1977-78 Lise çağlarında o da yaşıtı olan diğer Kürt gençleri gibi hızla politize oldu. Kürdistanlı siyasi hareketlerden biri olan Rızgari hareketinin sempatizanıydı. Diğer arkadaşlarıyla birlikte Muş Yükseköğrenim Gençlik Derneği ve ASDK-DER’nin üyesiydi. O dönemde genç kızların siyasi eylem ve gösterilerde yer alması çok nadir görülüyordu.
1979 yılında Ankara Gazi Eğitim Müzik bölümünü kazanarak üniversite eğitimi için Türkiye’nin başkenti Ankara’ya geçti. Orada da Rizgari siyasi hareketi ile ilişkilerini sürürdü. Anti-Sömürgeci Kültür Derneği (ASDK-DER)’de, Rizgari dergisi ve Komal yayınlarının çalışmalarına katıldı. 1980 yılında Ankara Emniyet Müdürlüğünün yaptığı bir operasyonda öğrenci arkadaşlarıyla birlikte gözaltına alındı, ağır işkenceler gördü ve “Rizgari örgütü üyesi olmak” iddiasıyla tutuklanarak Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı Mamak askeri cezaevine konuldu. 8 yıl 7 ay ağır hapis cezasın çarptırıldı.
12 Eylül 1980 tarihinde Türkiye’de ordunun yönetime tümüyle el koyduğu faşist darbede Ankara Mamak cezaevinde idi. Sonrasında diğer dava arkadaşlarıyla birlikte Diyarbakır Sıkıyönetim Komutanlığı 5 no’lu askeri cezaevine gönderildi. Cunta tüm Türkiye’deki Kürt hareketine mensup sanıkları Diyarbakır’a toplamış, oradaki Askeri Cezaevini dünyanın işkence ve özel uygulamalarıyla en kötü cezaevi haline getirmişti.
Nuran, Diyarbakır 5 No’lu cezaevinde toplam 5 yıl kaldı, oradaki tutsaklarla birlikte ağır işkencelere maruz kaldı. Ailesiyle sadece bir kez açık görüş yapabildi. Ailelerin de ziyarete gelmeleri çok zahmetliydi çünkü onlarda ziyaret sırasında aileler de işkence görüyor ve ağır hakaret ve tehditlere maruz kalıyorlardı.
1986 yılında tahliye olduktan sonra Ankara’da annesi ve ablasının yanına döndü. Üniversiteden çıkarılmış, öğrenim hakkı yasaklanmıştı. Bu arada çeşitli işler de çalışarak ailesine yük olmamaya çalıştı. Cuntaya karşı siyasi muhalefet çalışmalarına girmekten de geri durmuyordu. Eski dava arkadaşlarıyla yeniden toparlanma çalışmalarına katıldı ve bu nedenle uzun bir süre Yunanistan’ın başkenti Atina’da kaldı.
1991 yılında Türkiye’ye dönerek, Kürt toplumu, Kürdistan tarihi ve toplumsal sorunları üzerine yayınlar yaptığı için kapatılmış olan Komal yayınevi’nin yeniden kurulma çalışmalarına katıldı, kurucu ortakları arasında yer aldı. Bu çalışmalar sırasında Yayınevinin yönetmenliğini üstlenen eski dava arkadaşlarından yazar ve ressam Recep Maraşlı ile evlendiler. Ardı sıra Sterka Rizgari dergisinin kuruluşuna katıldı, derginin içeriklerinin üretilmesi, yönetim ve teknik çalışmalarında görev aldı; daha sonra sorumluluğunu üstlendi.
1990’lı yıllar Türkiye’de gerilla hareketinin kitlesel destek bulduğu buna karşılık devletin “özel savaş” yürüterek, sivil demokratik muhalefet üzerinde faili meçhul cinayetler, gözaltında kaybetmeler ve tutuklamalar sürdüğü bir devlet terörü dönemi yaşıyordu. Eşiyle beraber 1994 ve 1997 yıllarında iki kez gözaltına alındı, ağır işkenceler gördü. Esi tutuklandı, kendisi tutuksuz yargılandı. Sürekli takip ve tehdit altında olmasına rağmen yayın faaliyetini sürdürmeye devam etti.
İnsan Hakları Derneği
(İHD) İstanbul şubesinin üyesi olarak aktif çalışmalarına katıldı. Bir grup
kadın arkadaşıyla birlikte Ulusal Demokratik Kadın Grubu (UDK) ve daha sonra
Kürt kadınları olarak Kürt-KADAV isimli vakfın kuruluş çalışmasında ve yönetimlerinde görev aldı.
Esi cezaevinden çıktıktan sonra yaşamlarını bir süre illegal olarak sürdürmek zorunda kaldılar. Bu arada bir çocukları oldu. Esinin yurtdışına çıkmasından sonra, bir yıl daha Türkiye’de kalarak Sterka Rizgari dergisinin yayını ve sorumluluğunu üstlenmeye devam etti. Annelik de onun yaşamının önemli bir parçası haline geldi.
2000 yılında, 1 yaşındaki oğluyla birlikte Almanya- Berlin’e gelerek iltica etti. Eşinin daha önce iltica ve oturumu kabul edilmiş olmasına rağmen, kendisinin aile bileşim ve oturum işleri sürekli sorun oldu. Uzun zaman sonrasında ailecek Alman vatandaşlıkları kabul edildi. Halen yaşamlarını Berlin`de sürdürmekteler.
Nuran hızlı biçimde dil öğrenmek için çeşitli kurslara devam etti. Bu arada bulabildiği tüm işlerde, hizmet sektörü ve gastronomi dahil çeşitli işlerde çalıştı. Bir alman kurulusunda Kürt ve Türk Ailelere Danışmanlık yaptı. Almanca dilini geliştirmek ve çok sevdiği çocuk eğitimi alanında çalışmak amacıyla çeşitli çocuk yuvalarında eğitmen yardımcısı olarak çalıştı.
Sivil demokratik aktivist eylemlerinde aktif yer aldı. Birçok etkinliği bizzat organize etti. Diyarbakır Cezaevini anlatan çeşitli makaleleri yayınladı ve belgesellerde yer aldı. (https://recep-marasli.blogspot.com/2005/05/diyarbekir-zindaninda-kadin-olmak-nuran.html) Frankfurt Soykırım Karşıtları Derneği’ni temsilen Ermenistan’ın başkenti Erivan’da Ermeni ve Asuri soykırım anıtlarını ziyaret etti, televizyon görüşmeleri yaptı.
Kadın hakları ve sosyal aktiviteleri nedeniyle kendisine Berlin, Kom-Kar tarafından 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü vesilesi ile 3 Mart 2010’da “Başarılı Kürt Kadını” ödülü verildi.
Stiftung SPI Sozialpädagogisches Institut Berlin “Walter may” meslek eğitimi aldı. Okulunu başarıyla bitirerek eğitmen olma hakkı kazandı. Şu anda bir kuruluşta engelli çocuklara rehber ve eğitmen olarak çalışmaktadır.
Yorumlar
Yorum Gönder