NECMETTİN BÜYÜKKAYA CİNAYETİ NASIL ÖRTBAS EDİLDİ?

Kürt devrimci demokratik hareketinin önde gelen isimlerinden NECMETTİN BÜYÜKKAYA, 23 Ocak 1984 tarihinde, Diyarbekir 5 No'lu cezaevinde, Ocak direnişini bastırmak üzere koğuşlara düzenlenen operasyonlar sonrasında özel işkenceye alınarak katledilmişti.

Ocak direnişi sırasında Vahşet dönemindeki askeri kurallara yeniden uydurulması yanı sıra tektip elbise giydirilmesi de dayatılıyordu. Koğuşlar barıkatlar kurarak fiili direnişe geçmişlerdi. Yönetim de günde birkaç koğuşu gözyaşartıcı, boğucu gazlarla basarak, tüm tutukluları öldüresiye dövdükten sonra Sinema Salonunda toplayarak son bir kez tutsakları kurallara uyma veya direnme konusunda tek tek işkenceye geçirdikten sonra, direnenleri hücrelere, orası da dolunca tecritli koğuşlara dolduruyordu.

Direnişini öncüsü durumundaki tutsakların teslim alınmasına bu nedenle özel bir önem veriliyordu.

NECMETTİN BÜYÜKKAYA, Direnişlerdeki adıyla "ZINARÊ MEZIN", PKK dışındaki Kürt grupları içinde gerek Eylül gerekse Ocak direnişinde öne çıkan ve DDKO'lardan, Dr. Şıvan geleneğinden (T-KDP) gelen önemli bir isim olmasıyla da idarenin gözünde "çiban başlarından biri" olarak gözüküyordu.

Büyükkaya hem Kurmanci ve hem de Zazaki'yi biliyordu ve havalandırmalara doğru gür sesiyle bağırarak haberleşmeyi sağladığı gibi, direnişin koordine edilmesi ve moralize edici bir rol üstleniyordu. Bu aynı zamanda cezaevi idaresinin PKK ve dışındaki grupları direnişte birbirinden ayırma politikasını da boşa çıkarmış oluyordu.

Bu yüzden Cezaevi müdürü Binbaşı BİROL ŞEN bizzat kendisini tehdit ediyor ve "Seni araştırdım, ser bu cezaevini bozuyorsun, Ortadoğu'nun en tehlikeli adamısın. Senin kalemini kırdık, kendine dikkat et!" diyor.

Büyükkaya da kendisine tarihi bir yanıt veriyor, diyor ki;

"Senin gibilerin çocukları babalarının işkenceci olduğunu öğrendiklerinde vicdan azabı çekecekler, ömür boyu sizden, sizin çocuklarınız olduğunu düşündükçe nefret edecekler, ama bizim çocuklarımız yaşam boyunca bizimle gurur duyacaklar... Tarihin çarkını geriye çivremezsiniz, bu işkence bizi yıldıramaz, tehditleriniz bizi korkutamaz. Bu yola baş koymuşuz."

Bu cevap ile daha da öfkelenen subaylar koğuşun mazgalını sertçe kapatarak gidiyorlar. (H.Hayri Aslan'ın anlatımından)

24. Koğuşun baskınından sonra Necmettin Büyükkaya başka diğer tutsaklarla beraber cezaevinin "Hamam" kısmına götürülerek özel işkenceye alınıyorlar. Direnişi bırakması, elbise giymesi ve kurallara uyması için, başlarında Cezaevi İç Emniyet Amiri Yzb. ABDULLAH KAHRAMAN, Üsteğmen ALİ OSMAN YILDIRIM,Cezaevi Müdürü Binbaşı BİROL ŞEN'in bulunduğu askerler tarafından vahşice öldüresiye dövülüyorlar. Fakat Büyükkaya direnişi bırakmıyor.

Büyükkaya'nın işkence sonucu ensesine aldığı ağır bir darbe ile hayatını kaybettiğini yakın tanıklarından birisi de kendisiyle birlikte işkence gören TKP davasından yargılanan İŞFENDİYAR EYÜPOĞLU'dur. Eyüpoğlu aynı zamanda tıp doktorudur ve bu olayı defalarca yazıp kamuoyuyla paylaşmıştır.

"Necmettin meydan okudu, boyun eğmedi. TTE giyersem kefenim olsun dedi. Düvüle dövüle komaya girdi, götürüldü." (İsa Tekin'in anlatımından)

Ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldı ve 23.Ocak günü hastanede hayatını kaybetti. Büyükkaya'nın öldürülmesi Direnişte önemli bir etki yarattı ve çözülenlerle, direnenler arasındaki çizgiyi keskinleştirdi. Ala Rizgari davasından yargılanan arkadaşımız REMZİ AYTÜRK, öldürme ve işkenceleri protesto etmek için başını defalarca kalorifer demirlerine vurmak suretiyle intihar eylemi yaptı.

Bundan önce de Özgürlük Yolu davasından YILMAZ DEMİR de protesto amaçlı bir inhtihar eylemine girişerek hayatına son vermişti.

1984 Ocak Direşi, PKK'den CEMAL ARAT ve Dev-Yol davasından ORHAN KESKİN'in ölümü, onlarca arkadaşın da sakat kaldığı Ölüm Orucu eylemi sonucunda askeri kuralların ve işkencenin kesin olarak kaldırıldığı bir anlaşma ile son bulmuştu.

Koğuş baskınları sırasında yüzlerce ağır yaralanma, yanık meydana gelmişti. Bunlarla ilgili hiçbir yargılama yapılmadı, cezai işlem olmadı.

Bilinen saygın bir isim olarak Necmettin Büyükkaya'nın işkence ile öldürülmesi kamuoyunda yankı yarattı. Büyükkaya'nın eşi ve o tarihlerde Diyarbakır'da Eczacılık yapan Cemile Abla'nın (CEMİLE BÜYÜKKAYA) başvurusu üzerine Sıkıyönetim Savcılığı göstermelik bir soruşturma başlatıyor.

Büyükkaya'nın cesedine Askeri Hastanede yapılan otopsi raporunda "cesedin harici görünümde ölümü meydana getirecek derece derin darp ve cebir izine rastlanmadığı tespit edilmiş (...) ve Ölümün Akciğer anfiseni...” den ileri geldiği belirtilmektedir.

Tanık olarak dinlenen Asker gardiyanlar dövülme olayı olmadığını belirtmişler, yine tanık olarak dinlenen bazı tutuklular olayı görmediklerini, bazıları da Necmettin'in koğuştan dövülerek çıkarıldığını gördüklerini söylemişlerdir. Olayın asıl tanığı olacak tutuklular ise hiç dinlenmemiş...

Böylece As. Savcı Hakim Yzb. B. CAHİT AYDOĞAN tarafından usul yerini bulsun diye yapılan soruşturma, olaydan 6 ay sonra 18. 7. 984 tarihinde Kovuşturmaya Yer Olmadığı kararına bağlanarak kapatılmış.

Cemile Büyükkaya, Askeri Savcılığın bu kararına 3.8.1984 tarihinde itiraz etmiş. Davanın açılmasını talep etmiş.

Avukat ŞERAFETTİN KAYA'nın arşivindeki belgelere göre Cemile Hanım'ın itirazı bir üst mahkeme olan 7. Kolordu Komutanlığı Nezdinde Kurulu Askeri Mahkeme tarafından incelenmiş. Top. Kurmay Bnb. ŞAHAP TUNCER, Hv. Hak. Ütğm. NAİL KARAASLAN ve Hak. Atğm. AHMET UYGAR‘dan oluşan Mahkeme 3. 9. 1984 tarih ve esas 1984/62, karar 1984/35 müteferrik sayılı kararı ile itirazı reddetmiş.

Karar şöyledir;

“Mahsus salonda toplanıldı;

Müteveffa Necmettin Büyükkaya’nın Diyarbakır Synt. As. Cezaevi tutukevinde tutuklu iken öldüğü ve bu olayla ilgili olarak Synt. As. Savcılığının 1984/1049-117 esas ve kara sayılı ve 18. 7. tarihli kovuşturmaya Yer Olmadığı kararı verildiği, Mezkür kararın müteveffanın karısı Cemile Büyükkaya’ya 3. 8. 1984 tarihinde tebliğ edildiği adı geçenin As. Savcılığa 10. 8. 1984 tarihinde bir dilekçe vererek Synt. As. Savcılığının yukarıda tarih ve sayısına işaret olunan kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz ettiği ve bu sebeple itiraz hakkında bir karar vermek üzere dosyanın mahkememize geldiği görüldü.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ

23. 1. 1984 günü Synt. As. Cezaevinde tutuklu bulunan müteveffa Necmettin BÜYÜKKAYA’nın rahatsızlanarak Diyarbakır Askeri Hastanesine gönderildiği, orada 24. 1. 1984 günü vefat ettiği dosya tetkikinden anlaşılmıştır. Adı geçenin ölümü üzerinde As. Savcılıkça tahkikat yapılmış müteveffanın ölümünün akciğer Anfizein, çeşitli sebeplere bağlı olarak gelişen solunum fonksiyonların kısıtlanması ve beyin lezyonuna bağlı olarak geliştiği adı geçenin ölümü travmaya bağlanamayacağı, dövülme olayı ile ölüm arasında bir rabıta kurulamayacağından ve olayla ilgili olarak herhangi bir kimsenin kusuru ve sorumluğu bulunmadığından bahisle olay hakkında kovuşturmaya yer olmadığına kararı verilmiştir. 18. 7. 1984 güne ve 1984/1049-117 sayılı bu karar müteveffanın eşi ne 3. 8. 984 günü tebliğ edilmiştir. (...)

As. Savcılıkça yapılan tahkikatın gerek şahitlerin dinlenilmesi, gerekse ölüm olayının sebebinin araştırılması hakkında yapılan faaliyetlerin müsbet yeterli ve amaca varmakta yeter nitelikte görülmüştür. As. Savcılığın S. Y. O. K’ ında açıkça belirtildiği üzere şahitlerin bir kısmı müteveffanın dövülmediğini bir kısmı ise dövüldüğü beyan etmişlerdir. Ancak olayın aydınlığa çıkarılması ve ölüm sebebinin kesin olarak tesbit edilmesi bakımından dosyada mevcut olan ölüm muayene otopsi raporunun gerekse buna ek olarak tanzim edilen ek raporda, gerekse sahasında uzmanlığı tartışılmayan ve kendisine daha üst merci bulunmayan Adli Tıb kurumun 2 Mayıs 1984 gün 1. İhtisas kurulunun 9242-958sayılı raporunda da açıkça belirtildiği üzere müteveffanın ölümünün kafa travmasıyla ilgili bulunmadığının oy birliği bildirmiş olması daha önceki raporların bu paralelde olması karşısında Synt. As. Savcılığının Kovuşturmaya yer olmadığı kararı gerek muhteva bakımından gerekse netice bakımından usule ve kanuna uygun bir nitelikte görülmüştür.

Bu itibarla dilekçeci Cemile BÜYÜKKAYA’nın dilekçesinde belirttiği hususlar yerinde görülmemiştir.

Diyarbakır Synt. As. Savcılığının usule ve kanuna gerek muhteva açısından gerekse sonuç bakımından uygun bulunan 13. 7. 1984 gün ve 1984/1049-117 sayılı Kovuşturmaya yer olmadığı kararına vaki Cemile BÜYÜKKAYA’nın itirazının 353 Sayılı kanunun 109. maddesi gereğince Reddine oy sırası ve birliğiyle karar verildi. 3. 9. 984 “

Böylece Askerler tarafından öldüresiye dövülerek, işkence edilerek öldürüldüğüne dair onlarca tanık olan bu dava o dönemde ve daha sonrada devlet tarafından işlenen yüzlerce cinayet gibi üstü örtülerek kapatılmış oldu.

Davanın sadece Cemile Büyükkaya'nın itiraz dilekçeleriyle yürümüş olması, Diyarbakır'da o tarihlerdeki yurtsever demokrat avukatların bizzat müdahil olarak katılmamış olmaları düşündürücü. Acaba Cemile Abla mı böyle uygun gördü, yoksa Avukatlar mı o dönemin koşulları altında fazlaca işin içine girmek istemediler bilemiyorum. Oysa çok sayıda görgü tanığı olan bir cinayetti.

Bu olay vesilesiyle Necmettin Büyükkaya ile birlikte Ocak direnişi şehitleri Yılmaz Demir ve Remzi Aytürk'ü, Orhan Keskin ve Cemal Arat'ı, saldırılarda aldığı darbelerden dolayı daha sonra vefat eden Hüseyin Yüce'yi rahmetle anıyor, anıları önünde saygıyla eğiliyorum.

Ocak direnişinin tüm direngen yoldaşlarına, arkadaşlarımıza da sıcak selam ve sevgilerimi iletiyorum...

FOTOLAR

İlişikte Necmettin Büyükkaya'nın az bilinen üç fotoğrafını paylaşıyorum. 





1) Şimdi her üçü de rahmetli olan Ömer Çetin, Ekrem Cemilpaşa ve Necmettin Büyükkaya bir arada görülüyor.


2) Necmettin Büyükkaya, 70'lı yıllarda bir Berlin ziyaretinde Zoologischer Garten meydanında görülüyor.


3) Turan Alişiroğlu ile birlikte o tarihlerde İmralı Yarı Açık Cezaevinde yatan Yılmaz Güney'i ziyaretinde çekilmiş


Yorumlar