SURİYE...

Esad rejimi, bugün Şam'ın fiilen ve resmen muhalif güçlere teslim edilmesiyle son buldu. 

 Esad rejimini ayakta tutan Hizbullah, İran, Rusya ve Filistin vd.. gibi bir çok dayanak çöktüğü için Şam yönetimi düştü... Rejimin temel dayanağı olan Suriye ordusu ise belli ki, kazanamayacağı bir direnişe girip daha uzun ve kanlı bir iç savaşla yıkıma neden olmaktansa, uzlaşmayı seçti ve yönetimi teslim ediyor. Bu noktadan sonra -arka planda yürütülen pazarlıkları henüz bilmemekle beraber- her şeyin sorunsuz gelişme şansı yok. 

 HTŞ, Koalisyonu oluşturan devletler tarafından "terörist bir grup" olarak görülüyor ama bu aşamada kimin ne kadar gücü var, işler nereye evrilecek görmeden ABD-AB koalisyon devletlerinin müdahaleden kaçınacaklarını, daha çok "bekle-gör" politikası izleyeceklerini söyleyebiliriz. Bu değişime aktif olarak kendi çıkarları açısından askeri olarak müdahale edebilecek sadece iki devlet var; -Kürtlerin kazanımlarını sınırlamak ve kalıcı bir statü edinmelerini engellemek için Türkiye... -Kendilerine yönelik aktif bir tehdit oluşması halinde İsrail... SDG yeni dönem için artık daha güçlü bir siyasi konuma sahip. TC'nin tüm dikkatini bu oluşumun güç kazanmasını engellemeye yoğunlaştıracağı bir sır değil. Beri yanda SDG, ABD-AB ekseni ve İsrail için el uzatılacak en önemli siyasi aktör durumunda. Ne varki tüm Suriye ve Ortadoğu için sadece Kürt ittifakına dayanmayacakları, onları bir uzlaşmanın parçası olarak tutmak isteyecekleri de açık. Dolayısıyla hiçbir yerel aktörün kendi siyasi ajandasını tek başına uygulayabileceği bir alan görünmüyor. Bu da Ortadoğu'da iktidar sınırlarının daha çok değişeceğini, sınırların yeniden ve yeniden çizileceğini gösterir. 

 "Az tamah çok zarar getirir..." diye bir söz vardır. İran ve onun vekil gücü olarak Hizbullah, İslam dünyasının liderliği için güç toplama ve rekabet için "Filisitin davası!" ve İsrail düşmanlığını bir bayrak haline getirdiği biliniyor. Arap ülkelerinden ve Sünni örgütlerden çok radikal "Filistinci" görünmek, sanıldığının aksine bu tarafın sempatisini değil daha çok sinirlenmesini getiriyordu. 

 İsrail'in Gazze'de yürüttüğü kanlı savaşa hiçbir Sünni Arap devleti, örgütü fiilen müdahil olmazken; Hizbullah başından beri İsrail'i roket yağmuruna tutarak Hamas'a destek olmaya çalıştı. İsrail ise odağını kaybetmemek için önceleri Hizbullah'a, Yemen'in Husi yönetimine ve İran'a mesafeli bir tavır alırken; son 6 ay içinde bu durum tersine dönmüştü. Sonuçta Hizbullah'ın ağır bir yenilgiye uğratılması ve İran'a yapılan misillemeler; Molla rejiminin sınırlarını gösterdi ve sadece Lübnan'da güç kaybetmekle kalmayıp Şam'ı da kaybetmesiyle sonuçlandı... Ukrayna'da zaten ağır bir savaş yükü ile karşı karşıya olan; siyasi ve ekonomik geri çekilme içinde olan Rusya'nın Suriye rejimini koruyacak ne enerjisi ne de çıkarı kalmıştı... 

 Hamas'ın 7 Ekim 2023'de İsrail'e yaptığı saldırı, belki de Rusya-İran ekseninin Ortadoğu'da ikinci bir savaş cephesi açarak, Batılı güçlerin Ukrayna'daki odaklanmalarını dağıtma hesaplarıyla ilgiliydi. Ne ki İran ve vekilleri dışında hiçbir bölge devletinin bu savaşa dahil olmaması, bu hamleyi trajik biçimde tersine çevirmiş görünüyor.

Yorumlar