PRİDE - ONUR

2023 İstanbul Onur yürüyüşünde gözaltına alınan göstericiler

LGBTi+ hareketi ve hakları konusu, TC. 2023 Başkanlık seçimlerinde başlıca seçim malzelemelerinden biri olmuştu. Homofobik nefret söylemi eşliğinde eşcinsel ve trans kimlikleri kriminalize eden, aşağılayan bir kampanya yürütülmüştü.

"Oğlunuzun erkek arkadaşıyla evlenmesini ister miydiniz?" sorusu soruldu, büyük bir felaketmiş gibi...

İslamcı-Türkçü, muhafazakar siyasetçilere göre bu, ecdadımızda asla yeri olmayan, batıdan gelip içimize yerleştirilmeye çalışılan bir ahlaksızlıktır.

Seküler, modernist ve Kemalist siyasetçilere göre ise bu sadece geçmişte Osmanlı saraylarında, konaklarında ve günümüzde ise Tarkat-Cemaat yurtlarında görülen bir sapkınlıktır. (Halkımızla ilgisi yoktur!)

Sonuçta her iki kesim de eşcinsel ve trans cinsiyet ve cinsel yönelim kimliklerini kriminalize ederek tartışma düzleminde birleşirler.

Bazıları da "evet hastalık veya sapkınlık, her neyse varlar, kendi aralarında ne halleri varsa görsünler ama gözden uzak dursunlar!" derler.

Son iki yıldır Diyarbakır'daki Newroz'da LGBTİ+ bireylere yönelik saldırılara tanık oluyoruz. Bu da, eşcinselliğin bir ahlaksızlık olduğu ve Kürt ulusal mücadelesini gölgelemek için "dış güçler tarafından" organize edilerek alana sokulduğu propagandasına dayanıyor olmalı.

Politikacılar tarafından üzerinde fazlaca konuşulup yazılmak istenmese de bu tamamen politik bir konudur. Demokrasi, özgürlük, eşitlik, insan hakları temelinde ne derece tutarlı olunduğu, ne derece bilinçli sahip çıkıldığının ölçütlerinden biridir.

İşin ABC'sinden konuşursak:

-Demokrasi cinsler arasındaki eşitlikle başlar. Bu sadece kadın-erkek esitliği değil bütün cinsel kimlikler için geçerlidir.

- LGBTİ+ içinde sayılan kimliklerin (yani lezbiyen, gay, biseksüel, trans, intersex ...) hiçbiri AHLAKSIZLIK, HASTALIK veya TERCİH değildir. İnsanın varoluşundan, doğuştan gelen CİNSİYET ve CİNSEL YÖNELİM kimlikleridir.

Nasıl ki kimi insan mavi gözlüdür, kimi insan kahve tenlidir, kimi uzun, kimi kısadır; cinsel kimlikler de çok farklı biçimlerde var olur; cinsel yönelim de sadece karşı cinsler değil hemcinsler arasında da geçerlidir.

Bunlar sonradan öğrenilen, eğilim duyulan şeyler değil doğuştan var olan olgulardır.

ERGENLİK her insan için kendi vücudunu, duygularını tanımaya başladığı çalkantılı, fırtınalı bir dönemdir, zorludur.

Ama ergenlik özellikle EŞCİNSEL ve TRANS çocuklarımız için tam bir kabusa, cehenneme dönme tehlikesi barındırır. Onlar aile-toplumsal çevre tarafından belirlenen cinsiyetçi kalıplara uymayaan duygularından UTANMAYA, var oluşlarından SUÇLULUK duymaya zorlanırlar. Cinsel kimliklerini keşfetmeleri onların özgürlüğü değil kişiliklerinin hapishanesi olur.

Kendine ait olmayan bir kalıbın içine girerek yaşamaya zorlanmak büyük bir zulüm değil midir? Bu kalıptan çıkmaya çalışmak bir özgürlük mücadelesi değil midir?

Kendi ana dilinden, kültüründen ulusal kimliğinden utandırılarak; varlığı inkar edilerek yaşama zorunda bırakılan bütün ezilen, sömürge ulusun bireylerinin bu kuşatılmışlığı anlaması gerekir; aynı şeydir...

Derisinin renginden, fiziksel özelilliklerinrden, farklılıklarından dolayı aşağılanan, ikinci sınıf muamele gören; ayrımcılığa uğrayan bütün insanlar, bu kuşatılmışlığı çıkışsız bırakılmayı anlaması gerekir: çünkü aynı şeydir...

Cinsiyet ayrımcılığına uğrayan erkekegemen düzenin yüzyıllardır zulmünü çekmekte olan kadınlar, feminist hareketler bunu daha iyi anlayabilir; çünkü aynı şeydir...

Burada CİNSİYET ayrımcı bir sistemden bahsediyoruz.

İşte LGBTİ+ hareketini demokrasi ve özgürlük mücadesinin ayrılmaz bir bileşeni yapan budur.

Bir eşcinsele "tamam senin varlığını kabul ediyorum ama çıkıp sokaklarda da böyle gösteri yapma" demek ile, "tamam senin Kürt olduğunu kabul ediyoruz ama toplum içinde Kürtçe konuşmak, kimliğini belli etmek zorunda değilsin; git evinde istediğin gibi yaşa" demek arasında bir fark yoktur.

Bunun içindir ki varoluşsal kimliklerini İNKARA, AŞAĞILAMAYA karşı LGBTİ+ bireylerinin tüm renklilikleriyle alanlara çıkıp "HAYIR biz kimliğimizden, kişiliğimizden UTANMIYORUZ, GURUR duyuyoruz! İşte buradayız!" demeleri alkışlanması, desteklenmesi gereken bir var oluş mücadelesidir.

Bu mücadeleyi sadece o insanların, gençlerin omuzlarına bırakamayız. Özellikle de anne-babaların çocuklarına sahip çıkmaları, onları desteklemeleri çok önemli. Korkuyu, utanmayı, suçluluk duymayı onların da üzerlerinden atmaları gerekiyor. Bu onların bir hatası, noksanı veya ayıbı değildir. Bir gerçekliğin kabullenilememesinden ibarettir.

Demokrasi, özgürlük, eşitlik ve insan hakları derdi olan her hareketin, partinin, örgütün de kendi hitap ettiği kitlesini bu konuda bilinçlendirmesi çok önemli.

Çünkü bütün insanların kimlikleri, kişiklikeri değerlidir; hür, eşit ve onurla var olmalıdır.

___________

Fotoğraf; Haziran 2023 İstanbul Onur Yürüyüşü'nde gözaltına alınınlar

Yorumlar