DUVARA TOSLAMA RİSKİ...

Türkiye askeri olarak girdiği bir kulubeden bile siyasetle, diplomasiyle çıkmaz. Askeri olarak girdiği yerden ancak askeri güçle çıkarılabilir.

Bunu hiç unutmamak gerekir.

"Rusya çık derse çıkmak zorunda, ABD derse çıkmak zorunda!" vb. bunlar hiç doğru değildir. Mücadele ettiğiniz gücü tanıyarak analiz yapmak başka, ajitasyon, propaganda yapmak başka.

Bu nedenle Türkiye'nin şu anda Suriye'de Rojava'da işgal ettiği yerlerden diplomasiyle, siyasetle ya da kendiliğinden çıkacağını düşünmek ham hayalden başka bir şey değildir. Sadece askeri yenilgi alarak çıkmak zorunda bırakılabilirler...

Rusya, ABD, NATO elbette TC'yi askeri olarak çıkarabilir. Ama Suriye'nin bir bölgesi için, Kürdistan'ın bir parçası için neden Türkiye ile savaşsınlar? Bu kadar çok yatırımları, çıkarları olan bir ülkeyi neden karşılarına alsınlar? Almazlar... "Diplomatik çözüm, masada çözüm, görüşmeler..." vb. derken hep zamana oynayan TC hep kazançlı çıkar...



Peki TC'nin bu dizginsiz, şımarık yayılması nereye kadar sürecek? Buna dur denilemeyecek mi? Güncel olan bu sorunun cevabı ancak "TC bir duvara toslarsa!" olur.

Kürdistan'da gerilla mücadelesi '90'lı yıllarda Türk işgalciliğinin "içeriden" karşılaştığı ilk duvar oldu... Nitekim TC, geleneksel inkarcı Kürt politikasını değiştirmek, geri adımlar atmak zorunda kaldı. Militarist-bürokrasi ciddi prestij kaybına uğradı. Fakat gerilla mücadelesinin kitle desteği güçlü olmasına karşın,dış destekleri hem çok sınırlıydı, hem de TC'nin çıkar ağları içinde "uluslararası meşruiyet" çengeline takıldı.

2010'larda ise Rojava'daki gerilla mücadelesinin hiç beklenmedik biçimde uluslararası bir meşruiyet kazanması TC için bir başka duvar olmuştur. Bunun da yine TC'nin çıkar ağları karşısında orasından burasından nasıl çökertildiğini (Afrin'de Rusya tarafından, "Fırat'ın Doğusu"nda ABD tarafından) görüyoruz.

Şu anda Idlip'te ise yeni bir durum var ve TC'nin bu alanda beklenmedik biçimde duvara toslama ihtimali olduğunu düşünüyorum. Çünkü Idlip'te askeri güç bulundurmasına meşru zemin olan Astana ve Soçi "mütabakat"ları şu anda ortadan kalkmış durumda. TC, Rusya ve İran'la anlaşarak tuttuğu pozisyonu ABD ve NATO'nun desteğiyle sürdürmeye çalışıyor. Veya en kötü ihtimalle iki tarafın da doğrudan kendiyle savaşmayacakları ve öbür tarafa itmemek için fazla üzerlerine gelmeyeceklerini düşünerek, her zamanki gibi bu güç dengesinin kendi işine yarayacağını düşünüyor.

Ne var ki Türkiye, bu dengelerle oynama limitini geçtiğimiz yıllarda epeyce zorladı ve bugün fazlaca bir alan kalmadığını düşünüyorum. Zira ABD ve Rusya'nın karşıtlığını soğuk savaş sürecindeki gibi bir antagonizma olarak görmek yanıltıcı olur. ABD, Suriye sahasında Rusya'nın rol almasına karşı değildir. Türkiye'ye karşı savaşmak heveslisi olmadıkları gibi TÜRKİYE İÇİN DE ne birbirleriyle ne de başkasıyla savaşma hevesleri yoktur.

İşte bu iki nokta Türkiye'nin Idlip'te duvara toslama riskini artırmakta. Rusya kendisi olmasa bile, Suriye ordusunun elini tutmayarak, -ki böylesi daha yaralayıcı olacaktır- TC'yi hizaya çekmek için yol verebilir.

Paylaştığım görselde de işaret edildiği gibi Suriye rejim güçleri son birkaç ay içinde TC'nin garantör gibi durduğu Idlip'te büyük ilerlemeler kaydetti. Halep-Şam kara yolunu kontrolüne aldı. Kentlerde büyük panik başladı ve TC sınırına yüz binlerce mülteci yığılıyor. Korumada olduğunu düşünen Cihatçı gruplarla güven bunalımı yaşanıyor.

Türkiye'nin yeni bir pozisyon tutmak için Rusya ile yapılan görüşmelerin sonuçsuz kaldığı anlaşılıyor. NATO'nun siyasi amaçlı moral destek demeçlerini vb saymazsak sahada anlamlı bir karışma yapacaklarını sanmıyorum. En başta, "sen Rusya ve İran'la anlaşarak girdin bu işe, bu NATO'nun meselesi değildir" diyeceklerdir.

Dolayısıyla TC ilk kez, Kürt güçlerini bastırırken aldığı hava desteği ve korumalardan mahrum olarak Suriye rejim güçleri ile (ve örtülü olarak Rusya ve İran'la) savaş pozisyonunda karşı karşıya kalmıştır.

Şu ana kadar TC'nin askeri varlığına bazı "hatırlatmalar" dışında hedef alıcı bir saldırılar olmadığını, buna dikkat edildiği görüşündeyim. Yani TC henüz çok ciddi bir karşı koyuşla karşılaşmadı.

Bu nedenle durum TC'nin askeri yenilgiyle yüzleşmesine uygun.

İkincisi; Erdoğan rejiminin, MHP, Ergenekon gibi yapılar ve "derin devletle" var olan koalisyonu NATO ve ABD karşıtı bir mihvere ve çok kırılgan bir yapıya sahip. Bunun tekrar Rusya karşıtlığına çevrilmesi, koalisyonda ciddi denge bozulmalarına ve savrulmalara yol açacaktır. Siz bakmayın medyada 180 derece dönenlerin demeçlerine, bu durum egemen grupların çıkarlarını tehlikeye atacağından kapışma da sert olur.

Nasıl ki dümeni ABD'den Rusya'ya kırmanın içeride ağır sonuçları olduysa, bu ani dönüşün de yine içeride ağır siyasi sonuçlar üretmesi sürpriz olmaz.

Ki eski Ergenekoncu subaylarla girişilen ağız kavgası, "FETÖ'nün siyasi ayağı" tartışmalarının kızışması bu sallantının işaretleri olabilir.

Sonuç olarak TC, kurmayları tez zamanda zevahiri kurtaracak bir manevra yapmazlarsa toslayacakları duvarın önlerine dikildiği kanısındayım.

Yorumlar