DİKTATÖR GÜZELLEMESİYLE DEMOKRASİ MÜCADELESİ!

#Can Dündar'ın çektiği belgeseller bugün Berlin Babylon sinemasında gösteriliyor.
Afişlerde Mustafa Kemal ile Yılmaz Güney'in posterlerini yan yana görünce nereye selam durulduğunu hemen anlıyorsunuz.
Devletlu Kemalist "sol"culuk!
Can Dündar'ın çektiği en kötü belgesellerden olan "Mustafa" ve "Sarı Zeybek" bir diktatör için yapılmış "en iyi" güzellemeler... O Mustafa ki, kargaları kovaladığı gibi "yurdumuzu düşmanlardan da kovalamış" olmakta...
"Yurdumuz" neresi?
"Misak-ı Milli"! Yani üzerinde hangi dil, din, etnik köken veya kültürden gelirse gelsin TÜRK olduğu var sayılan, TÜRK OLMAK zorunda olan, Türk olmayı kabul etmezse "mutsuz" kılınacak olan insanların yurdu!

Binlerce yıllık yerlisi Helen / Grek olabilirsiniz;
Binlerce yıllık yerlisi Ermeni olabilirsiniz:
Binlerce yıllık yerlisi Asuri /Süryani olabilirsiniz
Binlerce yıllık yerlisi Kürt olabilirsiniz.
Binlerce yıllık yerlisi Pontuslu Grek olabilirsiniz
... fark etmez Büyük Komutan Atatürk hepimizi "Türk" olarak kabul ediyor, dolayısıyla hepimiz Türkleşeceğiz..
Kemal Atatürk, 1915,1919-22 soykırımlarıyla Hıristiyan halklardan "etnik temizliğe" uğratılmış eski çok uluslu imparatorluğu Türk-İslam sentezine dayalı bir TÜRK ULUS DEVLETİ'ne dönüştürüyor; demir yumrukla yönetilen bir diktatörlük kuruyor.
Fakat Can Dündar bunda eleştirilecek, karşı çıkılacak hiçbir husus görmüyor.
Kemalist devlet, Komünistleri Karadeniz'de boğduruyor; ardı arkası kesilmeyen komünist tevkifatlarıyla onları hapishane veya sürgünlere mahkum ediyor ama yine de resmi daireleri süslemiş diktatör fotoğrafı, herhalde "hafızai beşer şaşar" diye ömrü hapishane ve sürgünde geçmiş komünist bir sanatçı olan Yılmaz Güney'in tepesine yerleştiriliyor.
Bu ayıp sadece Can Dündar'ın mı?
Dikkat ettiyseniz günümüzün halen kanayan en büyük yaralarının başında gelen Kürt - Kürdistan sorununa gelmedim bile...
1925 Diyarbakır'da onbinlerce Kürdün "tenkil ve tedibi", ardından tüm ülkeyi sessizliğe boğan ve bugünkü KHK'ymış, Sıkıyönetimmiş, Olaganüstü Halmiş, DGM'lermiş, Keyfi mahkemelermiş hepsinin ata babası olan "TAKRİR-İ SÜKÛN" yasasıyla, İstiklâl Mahkemeleriyle ülkeyi demir pençe ile yönetmiş bir DİKTATÖR, Can Dündar tarafından tüm sevimliliğiyle bir demokrasi kahramanı gibi tepemize oturtuluyor.
1926-30 yıllarında Agrı ve Zilan'da yine Kürt ulusal direnişine karşı girişilen kitle katliamları, sürgünler, mecburi iskan yasalarının mimarı da bu adamdı. Yani küçük sevimli diktatör Mustafa!
Bu harekat sırasında devlet görevlilerinin işlediği suçlar varsa bunların "suç" sayılmayacağı yasası da bu demokrat diktatör tarafından çıkarılmış bir yasa.. Kendi seçtiği delegelerin, kendi seçtiği adaylardan birilerini seçmesiyle "ne kadar da demokratmış" denilen Atatürk bu...
Ve gider ayak Cumhuriyet tarihinin en büyük kitle katliamlarından biri olan 1937-38 DERSİM SOYKIRIMINI organize etmiş bir diktatör.
Berlin'de 38 soykırımının mağduru olan binlerce ailenin çocuğu, torunları var.
Berlin'de Türkiye cezaevlerinde "Atatürkçü eğitim" adıyla yıllarca işkence görmüş yüzlerce siyasi mülteci var.
Kemalistlerin izlediği politikalar nedeniyle mağdur olup buralara sığınmış olan binlerce ihsan var...
... Can Dündar, "demokrasi ve özgürlük mücadelesi" adına tepemize bir Diktatör'ün resmi asıp ve bizim o diktatörü selamlayarak sinemasına gitmemizi isteyebiliyor.
Bu ayıp sadece Can Dündar'a mı ait!...
Bu da Türkiye'nin Erdoğan olmayan "öteki" yüzüymüş!
Türkiye'nin öteki yüzü "Atatürk" ise Türkiye'de hiçbir zaman özgürlük ve demokrasi olmayacak demektir.

Yorumlar