Bazıları der ki;
"Allah'la ne alıp veremediğiniz var, neden illa olmadığını ispatlamaya çalışıyorsunuz? Tanrının var olduğuna inanmak insanlara huzur ve güven veriyorsa, bunu onların elinden niye almaya çalışıyorsunuz?"
Hayır, Tanrının gerçekten var olup olmamasıyla o kadar ilgili değilim. Hatta kötülük ve zalimliklere müdahale edecek bir Allahın olmasını çok isterim.
Hatta hem kendimiz için hem darda kalanlar için Allah'tan çok yardım dilediğimiz, medet umduğumuz öyle çok zamanlar oldu ki! Bunu istemeyen çok az kişi vardır belki. Ama o hiç kimseye yardıma gelmedi, gelemedi..
Ne duydu, ne gördü, ne bildi, ne de yardıma geldi... Herşey olduğu gibi oldu. Çoğunlukla da güçlülerin, zalimlerin dediği gibi...
Çünkü yoktu öyle bir şey...
Eğer ille de var diyorsanız, hadi sizi kırmayalım ama maalesef Allahınız dünyada insanların ne yaptığıyla ilgilenmiyor ya da ne adaleti, ne merhameti ne de belli bir ahlaki ölçüsü var!..
Geriye meydan "Allah'ın yalancıları"na kalıyor.
"Ben Allah'la konuştum, bana şöyle dedi böyle dedi. İnsanlar şunu yapsın, bunu yapmasın. Yoksa onları şöyle yaparım böyle yaparım dedi. Öbürleri için türlü hediyeler var!..." dedi, diyenler...
Bunlar saygın kişiler, bir bildikleri var, mucizeleri var; herkesten akıllı, herkesten erdemliler... Tanrı, tek tek herkesle uğraşacak değil ya! Bunları seçip görevlendirmiş... Öyle diyorlar. Yalan söyleyecek halleri yok yani!
Bir de onların yalancıları var:
"Evet, evet!.. Biz de inanırız ve şahitlik ederiz ki o ulu kişi Allahla konuşuyor ve dedikleri doğrudur."
Bunlar da saygın kişilerdir, akıllı ve bilgilidirler; ahlaklıdırlar. Bir bildikleri var ki öyle söylüyorlar.
Onların koltukçuları da onlara şahitlik eder:
"Evet evet, bu ulu kişiler doğru söyler. Siz cahil insanlar pek anlamazsınız onların dediklerinden. Biz size izah ederiz.Yani şöyle yapmalı, böyle yapmamalı. Yoksa öbür yana kalmadan Allah adına biz tamamlayıveririz yapılması gerekeni!"
Müritler pek yamandır! Ellerinde hem kılıçları, hem kitapları, hem paraları vardır. Dünyaya nizam-intizam gerek. Nasılsa her döneme, her koşula uygun bir YORUM, bir YALAN, bir FORMÜL bulunur. Allah bize şahit, biz de Allah'ıh şahidiyiz!
Bir de bu durumlardan memnun ve hoşnut inananlar bulunur. Bunlar çok İNANIR ve çok İNANDIRIR'lar. Şahitlik ederiz ki böyle olur bu işler... Din uluları her daim en doğrusunu bulur ve söyler...
Allah'ın sesini yalnızca onlar duyar, ne dediğini yalnızca onlar anlar, sözlerdeki hikmeti yalnızca onlar bilir...
Bu kadar çok insan YALAN söylüyor değil ya!
İyi de Allah varsa Allah'ın onların şahitliğine, tercümanlığına ne ihtiyacı var?
"Gott mit uns!" yani "Allah bizimle!" diyor çoğu insan:
Zalimler de böyle söylüyor, mazlumlar da.
Allah gerçekte kiminle beraber?..
Hayır, Tanrının gerçekten var olup olmamasıyla o kadar ilgili değilim. Hatta kötülük ve zalimliklere müdahale edecek bir Allahın olmasını çok isterim.
Hatta hem kendimiz için hem darda kalanlar için Allah'tan çok yardım dilediğimiz, medet umduğumuz öyle çok zamanlar oldu ki! Bunu istemeyen çok az kişi vardır belki. Ama o hiç kimseye yardıma gelmedi, gelemedi..
Ne duydu, ne gördü, ne bildi, ne de yardıma geldi... Herşey olduğu gibi oldu. Çoğunlukla da güçlülerin, zalimlerin dediği gibi...
Çünkü yoktu öyle bir şey...
Eğer ille de var diyorsanız, hadi sizi kırmayalım ama maalesef Allahınız dünyada insanların ne yaptığıyla ilgilenmiyor ya da ne adaleti, ne merhameti ne de belli bir ahlaki ölçüsü var!..
Geriye meydan "Allah'ın yalancıları"na kalıyor.
"Ben Allah'la konuştum, bana şöyle dedi böyle dedi. İnsanlar şunu yapsın, bunu yapmasın. Yoksa onları şöyle yaparım böyle yaparım dedi. Öbürleri için türlü hediyeler var!..." dedi, diyenler...
Bunlar saygın kişiler, bir bildikleri var, mucizeleri var; herkesten akıllı, herkesten erdemliler... Tanrı, tek tek herkesle uğraşacak değil ya! Bunları seçip görevlendirmiş... Öyle diyorlar. Yalan söyleyecek halleri yok yani!
Bir de onların yalancıları var:
"Evet, evet!.. Biz de inanırız ve şahitlik ederiz ki o ulu kişi Allahla konuşuyor ve dedikleri doğrudur."
Bunlar da saygın kişilerdir, akıllı ve bilgilidirler; ahlaklıdırlar. Bir bildikleri var ki öyle söylüyorlar.
Onların koltukçuları da onlara şahitlik eder:
"Evet evet, bu ulu kişiler doğru söyler. Siz cahil insanlar pek anlamazsınız onların dediklerinden. Biz size izah ederiz.Yani şöyle yapmalı, böyle yapmamalı. Yoksa öbür yana kalmadan Allah adına biz tamamlayıveririz yapılması gerekeni!"
Müritler pek yamandır! Ellerinde hem kılıçları, hem kitapları, hem paraları vardır. Dünyaya nizam-intizam gerek. Nasılsa her döneme, her koşula uygun bir YORUM, bir YALAN, bir FORMÜL bulunur. Allah bize şahit, biz de Allah'ıh şahidiyiz!
Bir de bu durumlardan memnun ve hoşnut inananlar bulunur. Bunlar çok İNANIR ve çok İNANDIRIR'lar. Şahitlik ederiz ki böyle olur bu işler... Din uluları her daim en doğrusunu bulur ve söyler...
Allah'ın sesini yalnızca onlar duyar, ne dediğini yalnızca onlar anlar, sözlerdeki hikmeti yalnızca onlar bilir...
Bu kadar çok insan YALAN söylüyor değil ya!
İyi de Allah varsa Allah'ın onların şahitliğine, tercümanlığına ne ihtiyacı var?
"Gott mit uns!" yani "Allah bizimle!" diyor çoğu insan:
Zalimler de böyle söylüyor, mazlumlar da.
Allah gerçekte kiminle beraber?..
Yorumlar
Yorum Gönder