Bir çok arkadaştan Öcalan adına avukatlar tarafından basına yapılan yazılı açıklama konusunda neden yorum yapmadığıma dair soru ve eleştiriler alıyorum.
Öcalan'la görüşme yapılmasının/yaptırılmasının asıl dinamiği tecridin kaldırılması için yapılan açlık grevleri eylemleridir.
Devletin bunun karşılığında, yalnız AG eylemlerinin sonlandırılması değil hem Suriye'de kendi elini rahatlatmak hem de iç politikada (örneğin İstanbul seçimleri vb gibi) konularda yararlanmak isteyeceği açık.
Fakat yönlendirme gayretlerinin ne hedeflenen siyasi kadrolar ne de seçmen nezdinde hiçbir karşılığı olmadığı, ters etki yapacağı görüşündeyim.
Avukatlar aracılığıyla dışarıya bir resmi metin çıkarıldı. Bu tür metinlerin nasıl hazırlandığını, nasıl yayınlandığını daha önce yapılan ifşaatlar ışığında tahmin etmek zor değil.
Öcalan, tutsak, tecrit altında tutulan bir lider. Bu koşullarda söyleyip yazdıklarını veya onun adına beyan edilenleri özgürce ifade edilmiş gibi değerlendirmeyi doğru bulmam.
Bu nedenle son açıklama üzerinde uzun uzun durup, satır satır derin anlamlar çıkarmak anlamsız.
Görüşmenin nihayet yapılmış olması önemli olmakla birlikte, reelde nelerin konuşulduğu ve muhataplarının buna karşı tavırları, şu anda görebildiğim kadarıyla benim açımdan net değil.
Beklentim ve isteğim bu görüşmenin yapılmış olması vesilesiyle kritik sınırlara varmış olan ve zaten başka eylem türleriyle birçok insanın hayatını kaybettiği ve daha da kaybetme potansiyeli taşıyan bu eylemlerin sonlandırılmasıydı.
KCK'nin açıklamasına göre eylemlerin kaldırılması için verilen mesaj yeterli görülmüyor. Suriye için de ABD kanalıyla yapılan "arabuluculuk" girişimleri olduğu fakat anlaşma olmadığı yönünde PYD-JPG sözcülerinin açıklamaları var.
Yani ortada henüz sonuçları netleşmeyen bir trafik var. Bununla ilgili benim özel bilgilerim de yok. Medyaya yansıyanları da sağlıklı görmüyorum, daha çok dezinformatif şeyler. Net bir yorum için bilgilerin de net olması lazım.
Öte yandan:
Şu ifadeye ne diyorsun, öbürüne ne diyorsun gibi neredeyse 40 yıldır TC'nin niteliğiyle ilgili yüzlerce sayfa yazı yazmış olan bir insana sanki bunlarla yeni karşılaşılmış gibi sorulması da abes.
Örneğin "Türkiye'nin hassasiyetleri" benim açımdan çok açıktır:
TC, Kürt halkının hiçbir Siyasal statü kazanmasını istemez; kendisine rağmen dünyanın neresinde olursa olsun eğer kazanılmış bir hak ve özgürlük varsa da onu sınırlamak, bozmak veya geri almak için elinden geleni yapmakta çok "hassas"tır. TC, insanlık suçları üzerine kurulmuş işgalci, yayılmacı, sömürgeci bir devlettir. Bu yapısını korumak, yayılmak ister: Dolayısıyla "Türkiye'nin hassasiyetleri" gözetilerek hiçbir özgürlük ve demokrasi mücadelesi yürütülemez, başarılamaz.
Yorumlar
Yorum Gönder