"GÂVURUN MALI HELAL" KUTLAMALARI...

Istanbul'un Fethinin bilmen kaçıncı yıl dönümünü kutlamak Türk-İslamcılarının ve Türk devletinin siyasi-kültürel ayinlerinin başında geliyor...



Kavramların yanlış kullanılışını da hep düzeltme ihtiyacı duyarım; 1400'lü yıllarda "İstanbul" adında bir yer yoktu; "fethedilen" yerin adı Konstantinopolis'ti... "Fetih" ise İslam yayılmacılığının işgal ve çöreklenmeye taktığı bir isim. O halde doğru tanım; KONSTANTİNOPOLİS'in İŞGALİ olmalı.

...tabi içerik çok daha önemli.

Şöyle bir düşünelim, Başka bir uygarlığa ait, başka bir ulusun; başka halkların, başka kültürlerin yaşadığı bir kenti kuşatıyorsunuz; top ateşine tutup, savunmasını kırdıktan sonra içeri girip insanları kılıçtan geçiriyorsunuz; kenti baştan başa yakıp-yıkıp talan ediyorsunuz; kadınlara-kızlara, oğullara el koyup tecavüz ediyorsunuz; bir süre sonra "aman" dileyip önünüzde eğilenlere de "artık efendiniz biziz, bize hizmet edeceksiniz, bizim koşullarımıza göre yaşayacaksınız, bize vergi vereceksiniz, onun dışında bizim izin verdiğimiz alanda dininizi, geleneğinizi sürdürebilirsiniz" diye lütufta bulunacaksınız. (Tabii bu alicenaplığınızdan değil onların çalışmasına, üretmelerine, onların hizmetlerine ihtiyacınız var!..)

Sonra bu kenti "vatan" ilan edip çöreklenecek, kendinize nüfus transfer edeceksiniz...

"Kutlanılan", bayram yapılan, övünülen şey tam olarak budur.


"Biz gavurun memleketini ellerinden alırız, sahipleniriz, onları yağmalayabilir, mallarının üstüne konabilir, çoluk çocuğunu köleleştirebilir, kendimize tabi kılabiliriz; bu bizim hakkımızdır. Çünkü biz Türk'üz, Müslüman'ız, Allah bize bunun için güç ve fırsat verdi..."

Ben ise bu kutlamalardan sadece UTANÇ duyuyorum.

Bir de "açık gözler" var; bunu eleştirdiğinizde size "aman canım sadece biz mi yaptık, herkes birbirini işgal etti, tarihte böyle şeyler oldu, şimdi bunları sorun etmeye ne gerek var; eskiye geri mi dönelim?" derler.

İyi de herkes tarihte yaptığı işgallerin, talanın, zülmün BAYRAMINI yapmıyor. Bunu her yıl düzenli kutlayıp bu anlayışı yeniden üretmiyor. Yapanlar bu işgalci ve yağmacı zihniyetle yeni işgal ve yağmacılıklarına MEŞRUİYET VERMEK için yapıyorlar.

Türkiye'nin yaptığı, Türkçüsünden İslamcısına kadar coşku ve huşu içinde kutladığı şey işte bu işgal, yağma ve çöreklenmeyi kendilerine HAK görüp, başkalarına ait şehirlerin, zenginliklerin, arazilerin, malların üzerine konmanın kültürünü, "hukuk"unu, siyasetini savunmaktır.

Böyle olunca Kıbrıs'ın Kuzeyine çökmek de kendilerine bir hak olmaktadır, Afrin'i işgal etmek de... Dışarıda diş geçirecekleri "gâvur" bulamazlarsa, içeride "gavur" icat ederler; olmazsa birbirlerini "kafir" ilan edip ona çöreklenirler...

Çünkü "Gavurun malı" onlara helâdır. Kendileri sürekli olarak bu gavurlarla maddi-manevi bir SAVAŞ (Cihad) halindedirler, dolayısıyla her türlü hile-hurda, desise, insanlık dışı ne varsa yapmaları da mübah olmaktadır.

Onlar işgal, yağma ve yayılmacılık ile oluşmuş tarihlerini reddetmedikleri için, tersine bu tarihten övünç duyup feyz aldıkları için medeni bir toplum olamıyorlar. Devletin silahlı gücünün zorla ele geçirdiği toprakları, zenginlikleri dağıtarak rantiye ve destekle var olabilen mülk sahibi sınıflar bile, hiçbir zaman ÜRETİME DAYALI modern bir içerik kazanamıyorlar; sürekli rantiyeci, devletten beslenmeci kalıyorlar.

Bu nedenle DEVLET hepsi için en kutsal şeydir; bütün vatanı, ulusu, iktidarı ve zenginlikleri kendilerine sağlayan DEVLETTİR, ORDUDUR. Fetih, çöreklenme, ganimet İDEOLOJİSİNİ savunma ve yeniden üretme ihtiyacı buradan gelir.

Yorumlar