VERDİĞİNİZ KİMLİK BANA UYMUYOR, HÜKÜMSÜZDÜR!

Son günlerde kimlik, farklılık, kimlik dayatma konularındaki yazılarıma gelen tepkilerden anlaşılıyor ki bu konuda kafalar bir hayli karışık. Bu tartışma zaten çok su kaldırır ama ben şimdilik yaygın olarak öne çıkan birkaç YANLIŞ'a işaret etmek istiyorum.

Birincisi; "Bir insanın BİR TEK kimliği olur, bu da ULUSAL kimliktir. Ya TÜRK'sündür ya da KÜRT! İkisi birlikte olamaz. ." deniyor. Bu yanlış...

İkincisi; "Alevilik, Yezidilik, Müslüman ya da Hristiyan olmak KİMLİK değildir." deniyor. Bu da yanlış...

Bu düşünce tarzının, kendisine demokrat, özgürlükçü, bağımsızlıkçı veya sosyalist diyenler arasında da şaşılacak kadar yaygın olduğunu görüyorum. İşin acı tarafı bunun kendilerinin de çok yakındıkları ve mücadele ettikleri TEK-TİPÇİLİK olduğunu görmemeleri!

- İnsan sadece ULUSAL kimlikten ibaret değildir. Biyolojik özelliklerinden gelen IRKSAL ve CİNSEL kimlikleri, KÜLTÜREL, kimlikleri, toplumsal üretimdeki yerLeri itibariyle SINIFSAL kimlikleri; İNANÇ ve DÜŞÜNCE alanından gelen kimlikleri, MESLEKİ kimlikleri, YETENEK'leriyle belirlenen kimlikleri vb. vardır.


- Bunların bir kısmı verilidir, doğuşundan gelir: SEÇME ŞANSI yoktur. Siyah veya Beyaz olması, kadın veya Erkek olması; Kafkaslarda veya Kutuplarda doğması; uzun veya kısa boylu olması gibi...

- Bir kısmı toplumsal çevre ile verilidir; belli bir yaş veya bilinç düzeyine kadar bunları da SEÇME şansınız yoktur. Ama belli koşulları içinde DEĞİŞMESİi mümkündür; Dil, ulusal kültür, din-inanç, düşünce, sınıfsal kimlikler böyledir.

- Bir kısım kimlik özellikleri de, koşullarla bağlı olmakla birlikte kendi irademizle seçip oluşturabiliriz. Örneğin AYDIN olmak BİLİM İNSANI olmak, HUKUKÇU veya MİMAR olmak doğuştan gelmez. Bunları kendiniz kazanabilirsiniz ancak...

Bu KİMLİKLERİN tümü ve birbiriyle ne tür bir ilişki içinde oldukları bizim KİŞİLİĞİMİZİ gösterir. Kimlik ve kişiliğin oluşması DURAĞAN bir süreç değildir; dinamiktir. Ergenlik dönemine kadar oldukça YOĞUN ama sonrasında yavaşlamakla birlikte devam eder. "İnsan 7'sinde ne ise 70'inde de o'dur" derlerse de bu yanlıştır. 7'sindeki çocuk ile 70'indeki ihtiyar arasında aynı bedeni paylaşsalar da köprülerin altından çok su geçmiştir..

İnsanların kimlik özellikleri her zaman birbiriyle UYUMLU olmayabilir: kendi içinde veya toplumsal çevre ve siyasal dayatmalar karşısında KİMLİK ÇATIŞMASI sıkça tanık olup yaşadığımız bir durumdur. Bu bile başlıbaşına insanın TEK BİR KİMLİKLE belirlenemeyeceğini gösterir.

O halde her insan ÇOK KİMLİKLİ'dir; kimlikleri kategorize edebiliriz, sınıflandırabiliriz ama sonuçta her insan bütün kimlikleri ancak BİREYSELLEŞTİREREK bünyesinde barındırabilir. Dogmatik sınırlara sahip DİNLER bile her insanda kişisel bir yorum kazanır. Bunun içindir ki her İNSAN EŞSİZDİR, BİRİCİKTİR. Dünyada kaç milyar insan yaşıyor ve yaşamış ise o kadar çeşitli KİMLİK vardır.

Burada bizim için prensip hiçbir insanın verili KİMLİKLERİNDEN ötürü aşağılanmaması, dışlanmaması, ayrımcılığa, baskıya. zulme uğramamasıdır. Kendi seçebildiği ve değiştirebildiği KİMLİK ÖZELLİKLERİ bakımından ÖZGÜR olabilmesidir. Kimliğinin oluşmasında zorbalık ve zulmün REDDEDİLMESİDİR.

Her insanın kendini İFADE ETTİĞİ kimliğine, BAĞIMSIZ'LIĞINA, kişiliğine SAYGI göstermek gerekiyor.

Bir topluma veya kişiye ZORLA biçilen, DEVLET ve İKTİDAR AYGITLARI ile dayatılan kimlik kalıplarına karşı çıkıyor ve mücadele ediyoruz ama bu tür DAYATMALAR, toplumun diğer kesimlerinden, başka kimlik gruplarından, cemaatlerden, örgütlerden, kurumlardan geliyorsa; arkadaşlarımızdan, dostlarımızdan ve HATTA SEVGİLİMİZDEN bile geliyorsa "hoop! İşte orada DUR!" diyebilmeliyiz..

Bir insan ETNİK ve ULUSAL olarak da ÇOKLU bir özelik gösterebilir ki günümüz küreselleşmiş dünyasında bu durum artık çok daha yaygındır.

Örneğin, Anne-babasından birisi Türk, birisi Kürt olan bir çocuğun iki türlü ulusal özellikle büyüme şansı vardır. Egemen olan ulusal kültür ve dil baskın olsa bile; ezilen ulusal yanı da kendisini var edebilir, çeşitli biçimlerde yaşayabilir. Keza bu çocuğun dede tarafının birinde Araplık, nene tarafının birinde Ermenilik de bulunabilir. O halde o çocuğun bu kültürlerin izlerini, özelliklerini taşıması da mümkündür. Bu çocuk, ergenlik ve yetişkinlik döneminde çevredeki ulusal kültürlerle de etkileşim halindedir ve oradan alacağı kimlik özellikleri de bulunabilir. Örneğin göçmen çocukların Alman, İngiliz, İsveç kültürünün de bir parçası olabilmeleri gibi...

Birçok insanın kabulenemediği, adını, KARMAŞA, BUNALIM vb. olarak koyduğu objektif durum budur. Bu çocuk, bu yetişkin artık ÇOK ETNİKLİ, ÇOK KÜLTÜRLÜ bir birey olduğu halde onu ille sadece TÜRK, sadece KÜRT, sadece ARAP veya sadece ERMENİ olarak bir kalıbın içine sokmak ZORBALIK olur. O bu ulusal kültürel özelliklerin biri diğerinden biraz eksik, biraz fazla ama HEPSİ'dir...

Kişi ahlaken ve siyasi olarak bu kimlik özellikleri içinde ezilen, baskı gören, ayrımcılık ve zulme uğrayan yanına sahip çıkabilir, kendini onunla özdeşleştirebilir; bu bir SEÇİMDİR. Ya da tersine sosyal hayatta kendini zorlayan, ayrımcılığa ve zulme uğramasına neden olabilecek ulusal kültürel özelliklerini REDDEDEBİLİR, ondan uzak durmaya çalışabilir. Bu da bir SEÇİMDİR.

Örneğin; soykırım süreçlerinde ailelerinde Ermeni kadınlar olduğunu yani annelerinin, teyzelerinin, ninelerinin Ermeni veya Süryani olduğunu öğrenen bir çok Kürt veya Türk; kendilerini aynı zamanda bu aidiyetle de ilişkilendirebilmekte, sonradan öğrenmelerine, bu dil ve kültürle hiç tanışmış olmamasına rağmen ona yakınlık duyabilmekte ve sahiplenme arzusu duyabilmektedir.

Eğer toplumsal olarak kimliklere karşı baskı ve ayrımcılığı kaldırabilirsek, insanlar sahip oldukları etnik ve kültürel çoğulculuktan daha mutlu olabilir. Etnik-kültürel özellikler bir insanın bünyesinde barış içinde bir arada yaşayabiliyorsa, toplumda da sorunsuz yaşamaması için hiç bir neden yoktur.

Sadece ETNİK bakımdan bile o kadar çok SENTEZ sayabiliriz ki bunların hiçbirini RESMİ ve TEKTİP bir KÜRTLÜK veya TÜRKLÜK ile tanımlayamayız. Kişilerin bu kimlik tanımlarıyla ilişkileri, o yanı nasıl ve hangi biçimlerde sahip çıktığı veya nasıl ve ne biçimlerde reddettiği KENDİ HİKAYESİ'dir.

Kaldıkı ezilen bir ulusal kimliğin haklı davasına sahip çıkmak için illa o kimliğin aidiyeti içinde olmak gerekmez. Kürtlerin, Ermenilerin, Asurilerin ulusal ÖZGÜRLÜK ve ADALET taleplerini bir TÜRK de, bir ALMAN da benimseyip mücadele edebilir. İşte bu da kendi SEÇEBİLDİĞİMİZ bir KİMLİKTİR; vicdanlı, ahlaklı bir İNSAN olabilmek...

Yorumlar