Suudiler Konsolosluk binasında kendi vatandaşını boğazlayarak tarihte bir ilk'e imza attılar. Devletlerin kirli-kanlı cinayetleri ve onları örtbas etme marifetleri çoktur ama bunlarınki level atladı.
Binlerce cinayet, polisiye roman; binlerce gerilim,korku, dehşet filmi yapıldı ama hiçbir yazarın hiçbir senaristin aklına şimdiye kadar konsoloslukta, görev başında muhalif vatandaşını boğazlayıp, dakikalar içinde parçalara ayırıp şehre dağıtmak fikri gelmemiş...
O kadar fantezi olay, yaratık ve mekan kurgulayan insanlar bunu akıl edememişler.
Agatha Christie ve Stephan King kıskansa yeridir.
Bunlarda da IŞID'ın bir veba gibi yayılma anında işlediği cinayet ve vahşetlerle rekabet eden bir "yaratıcı şiddet" iştahı gözüküyor.
Geçen yıl da Lübnan Başbakanı Saad Hariri'yi otel odasına kilitleyip, istifa etmesi için "ikna" etmişlerdi. Koskoca başbakanı tokatlamışlardı yahu... Başbakanın zorla alıkonulduğunun anlaşılması ve işin rezaleti çıkınca Fransa'nın aracı olması sonucu Hariri'nin çıkışına izin verilmişti.
Bu olayda Türkiye'ye gelince...
Ellerinde cinayetin işlendiğine dair yeteri kadar delil varsa, bunu Suudiler ve ABD ile pazarlık yapmak yerine kamuoyuna açabilirler. Hayır yapmıyorlar çünkü onlar da bu işten her türlü nemalanmaya bakıyorlar.
"Efendim diplomatik dokunulmazlıkları var, ne yapılabilir ki?"
Yeteri kadar delili varsa Konsoloslukta bu işe bulaşan herkesi "İSTENMEYEN ADAM" ilan edebilirlerdi. Delilleri gıdım gıdım gayrı-resmi sızdırmak yerine, resmi olarak kamuya açabilirlerdi. Öbür türlü delillerle oynandığı ve Kraliyet ailesine zora sokmayacak bir senaryo dizayn etmek üzere pazarlık yapıldığına emin olabiliriz.
O kadar fantezi olay, yaratık ve mekan kurgulayan insanlar bunu akıl edememişler.
Agatha Christie ve Stephan King kıskansa yeridir.
Bunlarda da IŞID'ın bir veba gibi yayılma anında işlediği cinayet ve vahşetlerle rekabet eden bir "yaratıcı şiddet" iştahı gözüküyor.
Geçen yıl da Lübnan Başbakanı Saad Hariri'yi otel odasına kilitleyip, istifa etmesi için "ikna" etmişlerdi. Koskoca başbakanı tokatlamışlardı yahu... Başbakanın zorla alıkonulduğunun anlaşılması ve işin rezaleti çıkınca Fransa'nın aracı olması sonucu Hariri'nin çıkışına izin verilmişti.
Bu olayda Türkiye'ye gelince...
Ellerinde cinayetin işlendiğine dair yeteri kadar delil varsa, bunu Suudiler ve ABD ile pazarlık yapmak yerine kamuoyuna açabilirler. Hayır yapmıyorlar çünkü onlar da bu işten her türlü nemalanmaya bakıyorlar.
"Efendim diplomatik dokunulmazlıkları var, ne yapılabilir ki?"
Yeteri kadar delili varsa Konsoloslukta bu işe bulaşan herkesi "İSTENMEYEN ADAM" ilan edebilirlerdi. Delilleri gıdım gıdım gayrı-resmi sızdırmak yerine, resmi olarak kamuya açabilirlerdi. Öbür türlü delillerle oynandığı ve Kraliyet ailesine zora sokmayacak bir senaryo dizayn etmek üzere pazarlık yapıldığına emin olabiliriz.
TÜRKİYE BİLİYORDU
Bu konu çok uzadı biliyorum ama önemli gördüğüm bir noktanın da altını çizmek istiyorum.
Türkiye'nin Konsoloslukta işlenen cinayeti adeta BBK evi gibi izlediği, delillendirdiği anlaşılıyor. Dinlemeler yapılmış, görüntüler kaydedilmiş. vb.
Bütün bunlar şunu gösteriyor:
Türkiye, Kaşıkçı'nın cinayete kurban gittiğini ilk andan beri biliyordu.
Ama galiba Türkiye, Kaşıkçı'nın cinayete KURBAN GİDECEĞİNİ DE biliyordu.
Konsolosluk binası herhalde Kaşıkcı binaya girdikten sonra izlenmeye alınmadı. Bunun öncesi de olmalı. Dinlemeler, gözlemeler neticesi böyle bir bilgi alınmış olması; hatta Kaşıkçı'nın tuzağa çekilmesine yol verilmiş olması da çok muhtemel.
Türkiye'nin Suudi Konsolosluğunda olup biteni bu kadar ayrıntılı bilmesi, onun aynı konsoloslukta olup bitenden daha önceden de haberdar olduğunun bir kanıtı değil mi? O halde neden Kaşıkçı bu tehlikeye karşı uyarılmadı?
Suudi konsolosluğu daha önce dinlenmiyordu, olayla birlikte izlenmeye başladı derseniz yine aynı soru ortaya çıkar; Kaşıkçı'ya ne olacağını biliyordunuz ki bu kadar hızlı izlemeye aldınız, denir.
TC'nin ne kadar pusucu bir devlet yapısı olduğunu biliriz; Kaşıkçı'nın göz göre göre (belki nişanlısı hanımefendiyi de kullanarak) bu işe yol vermiş olması çok mümkün; şimdi de bunun şantajı ile Suudilerle sorunlarını çözmeye çalıştığını söyleyebiliriz.
Bugünkü kanaatim TC'nin Kaşıkçı'nın kaçırılacağı ya da öldürüleceği istihbaratını aldığı halde onu uyarmadığı; tersine Türkiye'de bir şey olmaz güveni ile gelmesine zemin hazırladığı; Kaşıkçı'nın çok kötü şeylerle karşılaşacağını önceden bildiği için de hazırlıklı olarak her şeyi kaydedip delillendirdiğidir.
Bu konu çok uzadı biliyorum ama önemli gördüğüm bir noktanın da altını çizmek istiyorum.
Türkiye'nin Konsoloslukta işlenen cinayeti adeta BBK evi gibi izlediği, delillendirdiği anlaşılıyor. Dinlemeler yapılmış, görüntüler kaydedilmiş. vb.
Bütün bunlar şunu gösteriyor:
Türkiye, Kaşıkçı'nın cinayete kurban gittiğini ilk andan beri biliyordu.
Ama galiba Türkiye, Kaşıkçı'nın cinayete KURBAN GİDECEĞİNİ DE biliyordu.
Konsolosluk binası herhalde Kaşıkcı binaya girdikten sonra izlenmeye alınmadı. Bunun öncesi de olmalı. Dinlemeler, gözlemeler neticesi böyle bir bilgi alınmış olması; hatta Kaşıkçı'nın tuzağa çekilmesine yol verilmiş olması da çok muhtemel.
Türkiye'nin Suudi Konsolosluğunda olup biteni bu kadar ayrıntılı bilmesi, onun aynı konsoloslukta olup bitenden daha önceden de haberdar olduğunun bir kanıtı değil mi? O halde neden Kaşıkçı bu tehlikeye karşı uyarılmadı?
Suudi konsolosluğu daha önce dinlenmiyordu, olayla birlikte izlenmeye başladı derseniz yine aynı soru ortaya çıkar; Kaşıkçı'ya ne olacağını biliyordunuz ki bu kadar hızlı izlemeye aldınız, denir.
TC'nin ne kadar pusucu bir devlet yapısı olduğunu biliriz; Kaşıkçı'nın göz göre göre (belki nişanlısı hanımefendiyi de kullanarak) bu işe yol vermiş olması çok mümkün; şimdi de bunun şantajı ile Suudilerle sorunlarını çözmeye çalıştığını söyleyebiliriz.
Bugünkü kanaatim TC'nin Kaşıkçı'nın kaçırılacağı ya da öldürüleceği istihbaratını aldığı halde onu uyarmadığı; tersine Türkiye'de bir şey olmaz güveni ile gelmesine zemin hazırladığı; Kaşıkçı'nın çok kötü şeylerle karşılaşacağını önceden bildiği için de hazırlıklı olarak her şeyi kaydedip delillendirdiğidir.
Yorumlar
Yorum Gönder