TC Başkanı Erdoğan ve akıldaneleri çıkış yolu olarak "ajan"lığı bulmuşlar. #CanDündar ajanmış, "devlet sırrı"nı ifşa ettiği için ceza almış. O halde diğer bir devletten istenebilir ve takas edilebilirmiş...
Tabi burada kendi kendilerine kazdıkları bir kaç KUYU var.1) Can Dündar, MİT ajanıysa; devlet en üst temsilcisi aracılığıyla bunu açıklıyorsa, inandırıcı olabilmesi için Mahkemeye bu kişinin teşkilattaki resmi görevini, kimliğini vb. vermiş olmalıydı veya Erdoğan madem "ajanlık" iddiası ortaya atıyor bunun belgesini de açmalıydı.
O zaman Can Dündar, gizli görevi gereği kendisine emanet edilen bir bilgiyi sızdırmış veya yayınlamış olmakla suçlanabilirdi.
2) Erdoğan Can Dündar'a "ajan" derken kimin ajanı olduğunu söylemeyerek güya topu dışarıya atmış oluyor ama 1.derece yetkili biri olduğu için "ajandı" açıklaması kendi üzerine kalır.
Çünkü "ajandır" dedikten sonra "iadesini" talep ediyor. Teamüllere göre bir devlet ancak "kendi ajanını" geri isteyebilir veya takas önerebilir.
Gazeteci Deniz Yücel için "Alman ajanı" denmişti, bırakıldı. Erdoğan o topa hiç girmedi.
3) TC, en üst düzey bürokratı aracılığıyla MİT'in Suriye'ye cihatçılara silah sevkiyatı yaptığını doğrulamış olmakta. Çünkü Can Dündar'ın Cumhuriyet'te yayınladığı haberin "DEVLET SIRRI" olduğunu yani GİZLİ BİR İŞ olduğunu açıklamış oluyor. O halde kendisi de "DEVLET SIRRI"nı doğrulayarak deşifre etmiş olmuyor mu?
4) TIR'larda "insani yardım malzemesi vardı" diye defalarca yaptıkları açıklamanın YALAN olduğunu, Halka yalan söylediklerini kabul etmiş olmuyorlar mı?
Başka bir ülkeye "İnsani yardım malzemesi taşımak" DEVLET SIRRI olmaz. Gizli gizli yapmanıza da gerek yoktur. İnsani yardımı KIZILAY yapar, gönüllü kuruluşlar yapar ve AÇIK yaparlar. "Yardımı" İSTİHBARAT ÖRGÜTÜ yapıyor ve GİZLİYORSA burada bir MİT YENİĞİ olduğu bellidir.
5) Özgür basının görevi kamu kurum ve kuruluşlarını,siyasetçileri denetlemektir. Bunun başında da hemen her yerde SUÇ ŞEBEKESİ gibi çalışan İstihbarat Teşkilatlarının, "Güvenlik" güçlerinin, halk tarafından ulaşılması bilinmesi zor SUÇ ve SUİSTİMALLERİNİN denetlenmesi gelir.
Zira GİZLİLİK perdesi ve koruması altında her türlü pislik yapma ve suç işleme özgürlüğünü kendilerinde görürler.
6) Gerek ulusal gerekse uluslararası hukuka göre SUÇ olan hiç bir şey DEVLET SIRRI olamaz. Gazeteci bu SUÇ'UN belgesi eline geçtiği anda bunu yayınlar. NOKTA!
Eline SUÇLA ilgili geçen belgeyi SAKLIYORSA, PAZARLIK konusu yapıyorsa, ŞANTAJ olarak kullanıyorsa işte o zaman gazetecilik yapmıyor demektir.
7) Devletin İstihbarat örgütü veya içindeki kişi veya klikler SUÇ işleyecek, SİLAH-EROİN-UYUŞTURUCU kaçıracak, tetikçilik yapacak, işkence yapacak, İNSAN KAYBEDECEK, Katliam yapacak-SOYKIRIM PLANLAYACAK, savaş kışkırtacak vb... Bunun belgesi gazetecinin eline geçerse o da "DEVLET SIRRI!" diye bunu örtbas edecek.
Ohh ne ala memleket!
Fakat yine de Erdoğan'ın sözlerinde bir HAKLILIK payı da vardır. TC devleti, basını MİT'in, Emniyet'in bir KOLU bir parçası olarak görmüştür. Basını böyle konumlandırmaya çalışmıştır. Elhak çoğunlukla başarmıştır da. Basın mensuplarının çoğunluğu da halka değil DEVLETE bilgilendirme yapmışlardır; devletin ajanı gibi çalışmışlardır.
Dolayısıyla Erdoğan'ın bir basın mensubundan "Kendisine çalışması, devletin suçlarını örtbas etmesi gereken bir AJAN gibi davranmasını" beklemesi de bir ALIŞKANLIK gereği olsa gerek!
Yorumlar
Yorum Gönder