SİYASET PSİKOLOJİSİ

 http://www.vengma.net/2018/05/10/r-marasli-erdogan-kaybederse-kaos-cikarir/

Vengma'daki söyleşinin paylaşımına Halil Baris arkadaşımız şöyle bir not düşmüş:

"Sayın Maraşlı Ahmet İnsel cumhuriyetteki değerlendirmesinde şöyle söylüyor.
Muktedir iktidarı seçimle bırakır mı” sorusu ancak seçimleri muhalefetin gerçekten kazanmış olması durumunda yanıtını bulur. Yoksa bu konuda kesin olumsuz yargılara şimdiden varmak, müstebitin salgıladığı korkuyu, çaresizliği içselleştirip, onun seçilme meşruiyetini tazelemesine istemeden de olsa katkı vermek olur.
Bu konuda ne söylemek istersiniz..?"

Olguya çok farklı yerden baktığımızla ilgilidir bu konu. Bilim insanları gerçeği aramak ve onu doğru biçimde ifade etmekle yükümlüdür.

Örneğin bir doktor kanser teşhisi koyduğu bir hastasına, morali bozulmasın, çöküntüye uğramasın diye;
"- Ahmet kardeşim, üzülmeyin hiçbir şeyiniz yok. Hafif bir soğuk algınlığı, onu da atlatırsınız" dese hastasını o an mutlu edebilir ama bunun hastanın gerçekten tedavisine hiçbir katkısı olmaz. Üstelik hasta bir türlü iyileşmediğini görünce hem doktorlara olan güvenini kaybeder, hem de gerçeği öğrenmenin yükünün üzerine aldatılmış olmak ve zaman kaybının öfkesi de eklenir.

Siyaset ise "savaş"ın bir biçimi olarak görüldüğü için tarafların "savaşçı" olarak "o anda" en yüksek performans ve yoğunlaşma ile savaşmaları öne çıkıyor. Burada da savaşçıların morallerini yüksek tutmak için "ajitasyon ve propaganda", dezinformasyon, abartma, kışkırtma, yönlendirme... akla ne gelirse her şeyin mübah görüldüğü bir ortam çıkıyor. Buna "psikolojik savaş" da deniyor. Şu anda Türkiye'de "seçim savaşı" psikolojisi herkeste görülüyor, bilim insanlarında bile...

Konu edilen örneğe gelince; "Erdoğan kaybetse de barışçı biçimde terk etmez" görüşü toplumda nasıl bir etki yaratır? Yılgınlık ve teslimiyet mi? Peki "Erdoğan'ın seçimler yoluyla sorunsuzca yönetimi devredeceği" beklentisi yaratmak da aynı biçimde diktatörün demokratik kurallara uyacağı, dolayısıyla anti-demokratik yöntemlerini meşrulaştırmaya yaramaz mı?

Erdoğan'ın kaybettiği halde gitmediğini görünce daha büyük travmaya uğramaz mı insanlar?

Örneğin Erdoğan, "Milletim tamam derse kenara çekiliriz" sözünü söylemeyi, barışçıl biçimde iktidarı terk etmeyeceği belirlemelerine karşı söylemek zorunda kaldı. Demek ki bu söylemin karşı tarafta da bir başka etkisi söz konusu.

Örneğin "HDP'nin baraj altında bırakılabileceği, durumun kritik olduğu"nu söylemek kararsız olanları caydırır mı yoksa daha çok destek vermelerini mi sağlar?

"HDP barajı sorunsuz geçer, hiçbir problem yok" demek, taraflara moral verir ama onların "nasılsa sorun yok" diye rehavete kapılmalarına, işi gevşek tutmalarına da neden olmaz mı?

Sadece sorunlar dile getiriliyor ama çözüm yollarını tartışmıyorsak yanlış olan budur.

Maalesef toplumumuzda meselelerin tanımı yaparak çözme değil, görmezden gelme, üzerinden atlama tarzı daha çok rağbet buluyor. "Anneye çocuğunun öldüğünü söylemeyin, üzülmesin" deriz. Böylece onun acısını yaşama ve onunla bir an önce baş etmeyi öğrenmesini engeller, aslında travmasını derinleştiririz. Ama niyetimiz bu değildir.

Tarihiyle, kendi gerçekliğiyle yüzleşmek yerine yalanlara, halisünasyonlara, mitoslara bel bağlaması topluma iyilik değil kötülüktür.

Ben gerçeklerle yüzleşilmesinin hem ahlaki olarak hem de onun getireceği sorunlara önceden hazırlıklı olma çözüm yollarına yoğunlaşma bağlamında daha doğru bir tutum olduğunu düşünürüm.

Yorumlar