"BİRLİK" VAR, DAYANIŞMA YOK...



Son günlerde bir kaç sitede birden Kürt aydın ve siyasetçileriyle yapılan "BİRLİK" söyleşilerine, tartışmalarına yer veriliyor. Bunları dikkatle izlemeye çalışıyorum. Gördüğüm kadarıyla birkaç istisna dışında herkes "BİRLİK"ten yana; herkesin bunun nasıl olacağı veya olmayacağına dair formülleri var.
Bu sürpriz değil, çünkü "BİRLİK" kavramı hem bir ezber, hem de "tabu"dur.
BİRLİK fikrinin bu kadar güçlü olduğu bir siyasi atmosferde DAYANIŞMA fikrinin bir o kadar zayıf olması ise bir muamma!
Halbuki BİRLİK daha zordur, yalnız sizin istemeniz yetmez; sizden başka yüzlerce yapının, binlerce onbinlerce insanın AYNI ŞEYE ikna olması gerekir.
Oysa DAYANIŞMA göstermek için ikinci bir kişiye ihtiyaç yoktur. Sadece kendinizin karar vermesi harekete geçmeniz için yeterlidir.
Öyleyse gerçekleşmesi başka bir yığın etkene bağlı olan BİRLİK fikri bu kadar güçlü iken sadece kendi irademizin yeterli olduğu DAYANIŞMA fikri, eylemi neden bu kadar güçlü değildir?
DAYANIŞMA göstermek birlik yolunu da açmaz, güçlendirmez mi?
Bence işin sırrı BİRLİK'ten anlaşılan şeyde saklı: Savunanlar ister farkında olsunlar ister olmasınlar BİRLİK'ten kastedilen şey aslında SİYASETİN MERKEZİLEŞMESİ, SİYASETİN TEKELLEŞMESİ talebidir.
Siyasetin TEK EL'de toplanması, BİR-LEŞMESİ (TEKLEŞMESİ)fikrinde ortaklık vardır ama bu TEKELLEŞMENİN hangi ilkelerde olacağı düşüncesi farklı olduğu için BİRLİK olmaz.
"Siyasi doğru BİR tanedir; bilimsel olandır, ahlaki olandır, haklı olandır, o da BENİM görüşümdür... BİRLİK de burada olur." diye düşünülür. Burada DEMOKRASİ'den fazla söz edilmemesi bir noksanlık sayılmaz. (http://tr.rewsenbir.com/ic-baris-ve-demokrasi-recep...)
Oysa dayanışma öncelikle BAŞKASI içindir. Dayanışma fikrinin güçlü olmaması, DAYANIŞMA'nın ise kendisini değil ÖTEKİNİ güçlendireceğinin düşünülmesidir. Yanlış olanın diğermenine su taşıyacağının, "yanlışa kan vermek olacağı"nın var sayılmasıdır.
Daynışma ihtiyacının dorukta olduğu günler yaşıyoruz...
- Şu anda HDP'nin Demirtaş ve Yüksekdağ dahil eşbaşkanları; grup yöneticileri TUTUKLU... Ağır tecrit koşullarında kalıyorlar.
- 13 HDP Milletvekili tutuklu... Sabah tutukladıklarını akşam (adli kontrol şartıyla) bırakıp; akşam bıraktıklarını sabah yine tutuklayarak işi büyük bir psikolojik harbe dönüştürmüş durumdalar.
- HDP ve DTP'nin çeşitli il, ilçe yöneticisi kadrosu olarak tam 4 bin 420 kişi CEZAEVİNDE. 10 bin 83 kişi gözaltına alındı, işten çıkarıldı, aileleriyle birlikte perişan edildi... (KCK davalarını dahil etmiyorum bile...)
- HDP'li 84 Belediye Başkanı tutuklu; 77 Belediye'ye kayyım atanmış durumda.
- HDP'nin birçok binası kundaklanmış, yağmalanmış durumda...
Hangi siyasi parti bu kadar zorbalığa dayanır? Hangi siyasi partinin seçmeni bu kadar pervasızca cezalandırımaktadır ?
Peki bu durumda diğer KÜRT partileri, örgütlleri, aydınları, politik şahsiyetleri olarak DAYANIŞMAMIZ ne kadar?
"- Kendi yanlış politikalarının kurbanı oldular!" diyerek KURBAN TEKMELEYEN'lerimiz hiç de az değil... Belki HDP geriletilirse kendilerine siyaset alanı açılacağını düşününler de vardır... Siyasi rekabet başka, siyasi fırsatçılık başkadır..
Peki biz bu kitleye, bu kadrolara kendimizi anlatmaya "BİRLİK!" olmaya talip değil miyiz?
"BİRLİK" olmayı gerekli ve zorunlu gördüğümüz yapılarla, kadrolarla, kitlelerle DAYANIŞMA ihtiyacı ve gerekliliği görmemek büyük bir tutarsızlık değil mi?
DAYANIŞMA için kendi örgtümden, hareketimden, çizgimden ayrılmam gerekmiyor.
DAYANIŞMA için başkasını ikna mazeretimiz yok, sadece kendi irade ve eylemimiz yeterli...
DAYANIŞMA biat değil, "ben kendi kişiliğimle, kendi ilkelerimle senin uğradığın haksızlığın karşısındayım" demektir. Belki sizin için küçük bir adım olabilir ama uzlaşma ve demokrasi kültürü için büyük adımdır. İnsanlar zor zamanlarda kendine uzanan dost elini unutmazlar, tabi sıkılı yumrukları da...

Yorumlar