KİTLESEL DİRENİŞİ YÜKSELTME ZAMANI
Bu gün itibariyle Öcalan'ın çağrısı dışında Açlık Grevlerinin talepleriyle ilgili somut bir çözüm yoktur.
Öcalan’ın Kardeşiyle görüşmesi zaten “tecrit dönemi” içinde de birkaç kez yapılmıştı. Hatta Öcalan, sürecin hassas olduğunu, kardeşinin bazı şeyleri yetersiz aktarabileceği endişesiyle görüşmeye kendisi de çıkmıyordu. Tecrit’ten kastedilen şey Öcalan’ın avukatlarıyla düzenli yaptığı görüşmelerin kesilmesi, bu avukatların tamamen tutuklanmış olmaları, Öcalan’ın tem başına 12 yıldır bir hücrede tutulması vb gibi uygulamalardır. Esas olarak da “diyalog” sürecinin ve Öcalan’ın devre dışı bırakılmış olmasıydı.
Anadilde eğitim ve savunma hakkı konusunda tek somut ilerleme AG’ler devam ederken yapılan “anadilde savunma hakkı” ile ilgili yetersiz düzenlemeden ibarettir. Hükümet anadilde eğitim konusunda “seçmeli ders”ten öte bir perspektifi olmadığını defalarca deklere etti. Bu talepler konusunda da yeni ve ileri bir adım söz konusu olmamıştır.
Öcalan, bulunduğu yer itibariyle zaten ne zaman kendisine sorulsa "Açlık grevlerine devam edin, benim için ölüm orucuna yapın" demezdi, diyemezdi. Zaten görüşme yolları açık tutulan kardeşiyle görüştürülüp, başka türlü vermesi çok zor olan “ölüm oruçlarını bırakın” mesajı üzerinden “zafer” açıklamaları yapmak çok zorlama bir durumdur.
O halde geriye “perde arkası bir şeyler konuşulmuştur, bir şeyler üzerinde anlaşılmıştır” gibi bir tahmin ve temenni kalmaktadır. Böyle bir şey var mıdır yok mu?
Böyle bir şey varsa bu nedir, kamuoyunun bunu bilmek hakkı vardır. Eylem açıksa, anlaşma gizli kapaklı olmaz!..
Yüzbinleri, milyonları ayağa kaldırdıktan, dostları harekete geçirdikten sonra onlardan bir tahmin ve temenni üzerine durmalarını talep edemezsiniz.
Kitlesel destek ve eylemlilikler Açlık Grevi ve ölüm oruçlarının taleplerini sahiplenerek onları aşmıştır. Ölümlerin yaşanmasını kesinlikle istemeyiz... Açlık grevi eyleminin esas hedefi büyük oranda yerine gelmiştir, hedef kitlede büyük bir destek ortaya çıkmış ve demokratik kamuoyunda önemli bir dayanışmacı dinamik harekete geçmiştir diyebiliriz. Bu anlamda başarılıdır da. Yarım kalan şey bu kitlesel aktivitenin iktidar üzerinde caydırıcı, sonuç alıcı bir güce dönüşmemiş olmasıdır
Açlık Grevlerini desteklemek, insanların ölüme yatmasını desteklemek değil, ölümü göze aldıkları demokratik talepleri için onların ulaştıramadıkları sesleri yükselterek taleplerin çözüm yolunu açmaktır.
Bu yüzden Ölüm Oruçlarına son verilmesi sevindirici olmakla birlikte, bunun direnişin çökmesi biçiminde değil, dışarıya devredilmesi biçiminde yapılmasının daha doğru olacağı inancındayım.
Ölüm oruçları bitmeli ama kitlesel direniş ise taleplerini yükselterek devam etmeli diye düşünüyorum. Eğer bu haliyle direniş çökerse, devlet Kürtlerle oynamaya, yap-boz yapmaya devam edecektir. Oya şimdi bu serhildanın daha da büyüyerek sonuç alıcı bir “Kürt baharı^na dönüşme imkanı ve potansiyeli vardır. Dünyanın pek çok yerinde toplumlar bu kitlesel aktivitelerin çok daha düşük profiliyle ama başarılı politik hamlelerle sonuç alabildiler.
Kürt ulusal demokratik hareketinin dağlara, cezaevlerine ya da parlamentarizmin dar koridorlarına hapsolmadan etkili olabileceği çok büyük bir siyaset alanı vardır. Kitle desteği anlamlı ve yüksektir o halde bu alanın inisiyatifini, barışçıl ama etkili kitle muhalefetini öne çıkarmanın zamanıdır.
Eğer sorun Öcalan’ın liderlik gücünün test edilmesi düzeyine tutulursa, bu kendisiyle beraber Bu potansiyelin de tutsak edilmesi, şantaj altında tutulması anlamına gelir. Oysa Kürt kitlesel hareketi Öcalan’ı aşmayı başarır, ona rağmen ve onsuz da yürüyebileceğini gösterirse çok şey kazanacaktır.
Tutsak edilmiş bir liderine sahip çıkmak önemlidir, ama onunla beraber ve ona tutsak olmak kabul edilemez. Asıl olan bütün bir toplumun özgürlük talebidir, diğer sorunlar ancak buna bağlı olarak çözülebilir.
Denklemi ters kurmak bizi her zaman baş aşağı düşürecektir.
Öcalan’ın Kardeşiyle görüşmesi zaten “tecrit dönemi” içinde de birkaç kez yapılmıştı. Hatta Öcalan, sürecin hassas olduğunu, kardeşinin bazı şeyleri yetersiz aktarabileceği endişesiyle görüşmeye kendisi de çıkmıyordu. Tecrit’ten kastedilen şey Öcalan’ın avukatlarıyla düzenli yaptığı görüşmelerin kesilmesi, bu avukatların tamamen tutuklanmış olmaları, Öcalan’ın tem başına 12 yıldır bir hücrede tutulması vb gibi uygulamalardır. Esas olarak da “diyalog” sürecinin ve Öcalan’ın devre dışı bırakılmış olmasıydı.
Anadilde eğitim ve savunma hakkı konusunda tek somut ilerleme AG’ler devam ederken yapılan “anadilde savunma hakkı” ile ilgili yetersiz düzenlemeden ibarettir. Hükümet anadilde eğitim konusunda “seçmeli ders”ten öte bir perspektifi olmadığını defalarca deklere etti. Bu talepler konusunda da yeni ve ileri bir adım söz konusu olmamıştır.
Öcalan, bulunduğu yer itibariyle zaten ne zaman kendisine sorulsa "Açlık grevlerine devam edin, benim için ölüm orucuna yapın" demezdi, diyemezdi. Zaten görüşme yolları açık tutulan kardeşiyle görüştürülüp, başka türlü vermesi çok zor olan “ölüm oruçlarını bırakın” mesajı üzerinden “zafer” açıklamaları yapmak çok zorlama bir durumdur.
O halde geriye “perde arkası bir şeyler konuşulmuştur, bir şeyler üzerinde anlaşılmıştır” gibi bir tahmin ve temenni kalmaktadır. Böyle bir şey var mıdır yok mu?
Böyle bir şey varsa bu nedir, kamuoyunun bunu bilmek hakkı vardır. Eylem açıksa, anlaşma gizli kapaklı olmaz!..
Yüzbinleri, milyonları ayağa kaldırdıktan, dostları harekete geçirdikten sonra onlardan bir tahmin ve temenni üzerine durmalarını talep edemezsiniz.
Kitlesel destek ve eylemlilikler Açlık Grevi ve ölüm oruçlarının taleplerini sahiplenerek onları aşmıştır. Ölümlerin yaşanmasını kesinlikle istemeyiz... Açlık grevi eyleminin esas hedefi büyük oranda yerine gelmiştir, hedef kitlede büyük bir destek ortaya çıkmış ve demokratik kamuoyunda önemli bir dayanışmacı dinamik harekete geçmiştir diyebiliriz. Bu anlamda başarılıdır da. Yarım kalan şey bu kitlesel aktivitenin iktidar üzerinde caydırıcı, sonuç alıcı bir güce dönüşmemiş olmasıdır
Açlık Grevlerini desteklemek, insanların ölüme yatmasını desteklemek değil, ölümü göze aldıkları demokratik talepleri için onların ulaştıramadıkları sesleri yükselterek taleplerin çözüm yolunu açmaktır.
Bu yüzden Ölüm Oruçlarına son verilmesi sevindirici olmakla birlikte, bunun direnişin çökmesi biçiminde değil, dışarıya devredilmesi biçiminde yapılmasının daha doğru olacağı inancındayım.
Ölüm oruçları bitmeli ama kitlesel direniş ise taleplerini yükselterek devam etmeli diye düşünüyorum. Eğer bu haliyle direniş çökerse, devlet Kürtlerle oynamaya, yap-boz yapmaya devam edecektir. Oya şimdi bu serhildanın daha da büyüyerek sonuç alıcı bir “Kürt baharı^na dönüşme imkanı ve potansiyeli vardır. Dünyanın pek çok yerinde toplumlar bu kitlesel aktivitelerin çok daha düşük profiliyle ama başarılı politik hamlelerle sonuç alabildiler.
Kürt ulusal demokratik hareketinin dağlara, cezaevlerine ya da parlamentarizmin dar koridorlarına hapsolmadan etkili olabileceği çok büyük bir siyaset alanı vardır. Kitle desteği anlamlı ve yüksektir o halde bu alanın inisiyatifini, barışçıl ama etkili kitle muhalefetini öne çıkarmanın zamanıdır.
Eğer sorun Öcalan’ın liderlik gücünün test edilmesi düzeyine tutulursa, bu kendisiyle beraber Bu potansiyelin de tutsak edilmesi, şantaj altında tutulması anlamına gelir. Oysa Kürt kitlesel hareketi Öcalan’ı aşmayı başarır, ona rağmen ve onsuz da yürüyebileceğini gösterirse çok şey kazanacaktır.
Tutsak edilmiş bir liderine sahip çıkmak önemlidir, ama onunla beraber ve ona tutsak olmak kabul edilemez. Asıl olan bütün bir toplumun özgürlük talebidir, diğer sorunlar ancak buna bağlı olarak çözülebilir.
Denklemi ters kurmak bizi her zaman baş aşağı düşürecektir.
http://www.gelawej.net/index.php/recep-marasli/7703-kitlesel-direnii-yuekseltme-zaman.html
Yorumlar
Yorum Gönder