TWİTLERLE YÖNETİLEN İMPARATORLUK

Trump ABD'yi twitlerle yönetiyor. Birçok bürokrat da bazı başkanlık kararlarını Trump'un takipçileriyle aynı anda öğreniyorlar. Ayrıntılar sonra geliyor.

Trump bütün ilişkilerde ABD Şirketinin "kâr-zarar" hesabına göre karar veriyor sanki. Kendisi büyük bir holding patronu olduğu için buradan gelen reflekslerine güveniyor olmalı.

Suriye'den çekilme ile ilgili bugün attığı Tweet bazı konulara açıklık getiriyor.

BİRİNCİSİ diyor ki;

"Türkiye Cumhurbaşkanı, @RT_Erdogan Suriye'de ISIS'den kalan ne olursa olsun yok edeceğini bana çok güçlü bir şekilde bildirdi... ve o da bunu yapabilecek bir adam, Türkiye doğru "yan kapı." Askerlerimiz eve geliyor!"

Buradan ABD'nin yalnız çekilme değil "misyonunu" TC'ye bıraktığı / bırakacağı sonucu çıkıyor. TC'nin bu ihaleyi almak için Patriot alımı rüşveti verdiğini ve belki daha pekçok şey vermeye hazırlandığını biliyoruz. O halde Trump için bu oldukça "kârlı" bir alış veriş.


Ancak TC'ye verilen bu hediyenin karşılığında Trump'in İran'a karşı yaptırımlara tam destek verme sözü de bulunabilir. O zaman bu çok su kaldırır. Erdoğan bunu reddetti ama "Fırat'ın doğusu operasyonunu" ertelemesi, bu konuda henüz halledilmemiş pazarlıklar bulunduğuna işaret ediyor.

TC tarafının, Rusya ve İran'ın ABD'nin çekilmesinden memnun olacaklarına "sessiz" kalmaları ve başka yorumlara dikkat çekmeleri de tamamlanmayan şeyler bulunduğunu gösteriyor,

Yine burada sadece "IŞİD'la mücadele" vurgusu yapıldığına dikkat çekmek yerinde olur. SDF/YPG bu ifadede yok. Kürtleri de vurmak için meşrulaştırıcı bir ifade olarak "terörle mücadele" denebilirdi. Belki bu vurgu SDF'nin terk edilmesini eleştirenlere karşı yumuşatıcı bir ifade olarak görülebilir.

Oysa bu ifade aynı zamanda "Ben sadece IŞID'la mücadele için Erdoğan'a yol verdim. Diğerleri kendi aralarındaki mesele, ben karışmam." deyip TC'nin SDG'ye saldırması karşısında Afrin'deki gibi bir umursamazlık pozisyonu takınmasını da perdeleme amacı taşıyabilir.

Tabii IŞID'a değil de Erdoğan'ın SDF'ye bir askeri harekat yapması yine de sorunlu olacaktır. Belli ki bunlar henüz sınırları net olarak çizilmiş şeyler değil. Yakında belli olur diyelim.

İKİNCİSİ, Trump'un bu kararı vermesinde Kürt yönetimine karşı bir kızgınlık; bir cezalandırma amacı olduğu da anlaşılıyor.

Bunu da Savunma Bakanı Jim Mattis'in isifasına karşı verdiği cevaptan anlayabiliyoruz. Mattis istifasında "Müttefiklerin güvenliklerine önem verilmesi gerektiğini" belirmişti. Pentagon'un görüşünü de yansıttığı düşünülen bu ibare sahada IŞID'a karşı mücadelede işbirliği yapılan Kürtlerin güvenliğinin tehlikeye atılmasına karşı bir tepkiyi barındırıyordu.

Trump ise bugün Mattis'in bu sözlerini ima ederek verdiği cevabi Twitinde diyor ki:

"Müttefikler önemlidir ama ABD'den istifade ettiklerinde değil"

Bu sözlerden Kürt liderliğini ABD'nin Suriye'deki varlığından, duruşundan kendi amaçları doğrultusunda YARARLANDIĞI'nı eleştirisi çıkarabiliriz. ABD'nin ajandası veya yönlendirmesiyle uyuşmayan şeyler yaşandığı anlaşılıyor.

İşte burada henüz kamuoyuyla paylaşılmayan ve ABD ile çelişmeye neden olan görüşmeleri bilmek önem kazanıyor. PKK yöneticilerinin "başına ödül konarak aranan teröristler" ilan edilmesiyle, Fırat'ın doğusundaki ABD misyonunun TC'ye devredilmesi kararında bu ANLAŞMAZLIĞIN önemli payı olduğu anlaşılıyor.

Bu anlaşmazlığın ne olduğunda ise ancak taraflar açıklama yaptıkça bilgi sahibi olacağız. ABD'nin özellikle PYD-PKK ilişkileri ile orta vadeli hedefler için sundukları programların PKK ve PYD yönetimlerince kabul görmemiş olması mümkün.

Tabi işlerin hangi yöne evrileceği mechul. Daha 2 ay önce Rahip Brunson davası nedeniyle, Erdoğan'a kızıp TC'nin iki bakanına yaptırım uygulayan Trump, bugün tüm misyonunu ona bırakacak kadar "güven" duyuyorsa; öbürgün akşama "baş düşman!" olarak ilan edebilir de... Tıpkı "Kürtler, gözü pek iyi savaşçılar" diye överken onları TC'nin saldırganlığıyla terbiye etmeye çalışması gibi.

Bu arada ABD'nin Pentegon'da CIA'da harıl harıl çalışan uzmanların oluşturdukları DERİN politikalarla yönetildikleri ve her hamlede bin-bir gizem bin-bir komplo teorisi çıkarıldığı günler geri de mi kaldı diye sorulabilir. Trump, ABD ile ilgili bazı ezberleri bozmuş görünüyor.

SSCB'yi de ezber bozan bir başka politikacı olan Gorbaçov çöküşe götürmüştü...

Yorumlar