DİL, MATEMATİK VE EMOJİ...

Değerli hukukçu ağabeylerimizden Yücel Sayman, geçtiğimiz günlerde Evrensel'de "Emojileşmek" başlığı altında "Emoji" kullanımını yer ile yeksan eden bir yazı yazdı. https://www.evrensel.net/yazi/86074/emolojislemek Pile Of Poo Emoji Emoticon IPhone Smiley, PNG, 800x800px, Emoji, Emoticon, Happiness, Herpes Labialis, Iphone Download Free
Sayman'a göre "Emojiden kalkarak ilişki kurduğunuz kişinin gerçek niyetini, duygusunu kavrayamazsınız. Emoji sanal alemde kurulan ilişkilerde vurdum duymazlığa, baştan savıcılığa, yalancılığa, kandırmaya, yalakalığa, gerçek duyguları saklamaya, öyle düşünmediği halde bir şekli gönderen tuşa dokunarak öyle düşünüyormuş gibi görünmeye, özetle samimiyetsizliği gizlemeye elverişli bir gidişatın yolunu açıyor!.." Emojiyi, küçükken anne-babalarımızın bizi uyardığı "Ha!" ve "Ne?" gibi kaba karşılıklara benzetiyor; dilin matematiksel bir yapısı varken veya böyle bir ilişki olduğu varsayılıyorken; emojiyi kuralsız, gramersiz, kolaycı, içeriksiz, yüzeysel bir iletişim olarak yargılıyor.
Sosyal medya mecralarında /Twitterda bu yazıyı paylaşan bir çok kişi de "Emoji" kullananların genellikle ne kadar kültürsüz, iki kelimeyi yanyana getirip düşünce üretemeyen, bu yüzden de birbirlerine içi boş emojiler gönderip duran tıntın kafalı bir kuşak oluşturdukları gibi destekleyici görüşlerini de ekliyorlardı. Onlara göre emoji kullanımı, toplumu apolitikleştiren siyasal iktidarların yarattığı kuşakların halini gösteriyor… Malum bizde DİL YARESİ çoktur. Dil konusunda hassasız; dilimizle çok alay edildiğini, aşağılandığını, hatta dilimizin "dil" bile sayılmadığını; bu yüzden okullarda çok azar işittiğimizi; büyüyünce de yargılandığımızı biliriz. Böyle üsttenci, üst-kültür seçkincisi bir dil beğenmemezlik eşliğinde yapılan paylaşımlar tepkimi çekti. Çok fazla olmasa da emoji benim de severek, hoşlanarak kullandığım bir dil. Tanıdığım birçok arkadaşım da emoji kullanıyorlar. Hiçbirinin, hiçbirimizin de “vurdumduymaz, yalancı, yalaka, gerçek duygu ve düşüncelerini saklayan, samimiyetsiz eğilimlerimiz olduğu için emoji kullandığını sanmıyorum… Emojiye ve emoji kullananlara karşı bu oldukça haksız ve toptancı yargının, bazı arkadaşlar tarafından da beğeni ile paylaşıldığını görünce biraz şaşırdım. Demek ki böyle düşünen bir kesim de var. Öyle ise üzerinde biraz konuşalım… Sayman'ın yazısı ve daha çok ona eşlik eden yorumlar, bana; - Bu ne biçim konuşma, "here-vere", dağıl-duğul edip duruyorlar. Doğru düzgün Türkçe konuşsanız ya! diye, Kürtçe'yi “bozuk bir konuşma biçimi" sayan öğretmenlerimizi, komşu teyzeleri, müdürleri, müfettişleri, subay çocuklarını hatırlattı... Milyarlarca insanın konuştuğu uzak doğu dilleri için "Bu ne böyle, çan-çin-çon, deyip duruyorlar" veya Afrikalıların birbirleriyle "Abu-agu-nagu" gibi cümle olmayan hecelerle bağırıp çağırarak anlaştıklarını sanan küçümseme ile EMOJİ kullanımına yapılan kötülemeyi birbiriyle bağdaştırdım. Büyük ihtimalle Yücel abi, böyle düşünmeme üzülecek, kesinlikle böyle bir niyeti olmadığını söyleyecektir -ki niyetinin böyle olmadığına ben de eminim- ama "Emojileşmek" eleştirisinin, ulusal-etnik anlamda değilse de, üst-kültürcü, elitist kodlar taşıdığını düşünüyorum. Neden böyle düşünüyorum? Sayman, yazısında Emoji kullanımına karşı Dil-Matematik ilişkisine gönderme yapan bilimsel bir arkaplan ortaya koymuşsa bile; sosyal-medyada bu yazıyla birlikte Emoji kullanımının bir alt-kültür vakası olarak ele alınması yazıdaki mesajın aslında çoğunlukla emojinin bir kültürsüzlük ürünü ve dilden sapma olarak anlaşıldığını gösteriyor. “Arabeskleşme” eleştirilerinin bir türevi gibi… Bunu ARGO'nun kültürel olarak aşağı, alt-sosyal grupların kendine özgü konuşmaları olarak mahkum edilmesine benzetebiliriz. Keza çeşitli meslek gruplarının, toplumsal tabakaların "egemen-soylu" dilin dışında oluşturdukları JARGON'lar da kültürlü, seçkin kişilerce itici, tiksindirici bulunmuştur. Argo kullananlar, şimdi de emoji kullananlar… Merhaba yazmak yerine mrb yazanlar... "Emojileşmek" eleştirisini, resmi egemen dillerin (soylu) gramatik, matematiksel bilimsel yapısının, bir takım alt-kültür grupları, sınıflar ve tabakalarca bozulmasına bir tepki olarak da görmek mümkün. Teknoloji ile, yeniliklerle başı çok hoş olmayan eski kuşakların bu tür eğilimlere yabancılığı, yeni kuşakların bu heveslerine mesafeli durmak istemesi gibi bir “kuşak çatışması” da barındırıyor belki. Ama kesinlikle ağırbaşlı! Ne var ki Emojiyi, Argo gibi gettolara hapsetmek mümkün görülmüyor. O, iletişim teknolojisinin küresel çapta hızlı ve yaygın kullanımının bir ürünü olarak tecrit edilmesi çok güç bir kullanım alanına sahip. Belki de emoji kullananlar değil "güzel, temiz, doğru" konuşup yazanlar "gettolaşacak". Belki de zihinsel arka planda yersiz de olsa böyle bir endişe var... Haksızlık etmemek gerekir ki Sayman, Emojiye karşı tamamen olumsuz yaklaşsa da “acaba?” diyerek, “şimdilik” diyerek bir açık kapı bırakmayı, getirdiği argümanların sorgulamaya değişmeye açık olduğunu söylemeyi ihmal etmiyor. Bu bilgece bir tavır… Bana göre EMOJİLER; günümüzün çok hızlı, çok yaygın iletişim ağı içerisinde gittikçe daha az duygu ifade etme, duygu iletememe baskısına karşı yine teknolojinin imkanları içinde bulunmuş bir ÇARE, bir ÇIKIŞ... İstenilen ifadenin, renkli ve hareketli olarak seçilebilme zenginliği, bazen sadece iki kişinin anlayabileceği derecede KİŞİSELLEŞTİRİLEBİLMESİ, onun kötü değil EN İYİ yanları... Rakamlar, kodlar, şifreler, anlaşılan anlaşılamayan harfler, logolar dünyası içinde; güler yüzlü, çoğu zaman muzip, eğlenceli işaretler kullanılması gerçekten de rahatlatıcı değil mi? Günlük, ayaküstü yazışmalarımızın mahkeme ilamı gibi soğuk, parti bildirisi gibi ajitatif, akademik metinler gibi didaktik olması gerekmiyor… Emoji de alfabe yaratımının en eski, en basit-temel yöntemini kullanıyor: burada farklı olarak sesler değil duyguları kodlanıyor. Gülen yüz; “Mutlu oldum, sevindim, iyiyim, her şey yolunda” demek, pozitif bir duygu aktarıyor. Kızgın yüz: “Öfkelendim, hoşlanmadım” diyen negatif bir duygu aktarıyor. Üğlayan yüz üzüntüyü, kederi ifade ediyor. Şaşkın, neşeli, ağlamaklı,kederli, düşünceli, alaycı bir sürü yüz ifadesi. Yanı sıra sevginin çeşitli hallerine bürünmüş kalp işaretleri… Tüm bunlar, bir sesin, bir kavramın, bir ürünün çeşitli işaretle kodlanmasından farklı değil. Alfabenin ilk çıkışındaki hiyeroglif mantığı ve yöntemi gibi düşünebiliriz. Eski Mısır yazıtlarında kuşlar, kediler, gözler veya apaçık insan hareketleri ile sembolize edilerek anlatılan hikayeler gibi... Oksijen için (O), hidrojen için (H), Çinko için (Zn) sembolleri kullanılmasından farklı değil bu da. Her defasında “Su”yu tarif etmek yerine H2O diye kimyasal kod kullanılmasından farklı değil. Sesler, kavramlar, fiziksel, kimyasal, sayısal durumlar bir şekil ile ifade edilir de duygular ifade edilemez diye bir kural yok.. Aslında belki de birçoğumuz internetten önce de emoji kullanmışızdır. Sevgilisine, arkadaşına, eşine dostuna iki satırlık bir kart yollayan kişi, yazılanları YETERSİZ bulup, kenarına bir kalp işareti, bir çiçek resmi, bir gülücük ya da bir gülen yüz illaki iliştirmiş olmalı. Örneğin ben, ortaokul yıllarında evin “mektup yazıcısı” idim: “Evvela selam ederim, o pamuk gibi ellerinden incitmeden öperim” diye başlayıp “Kestane kebap, acele cevap” diye biten mektupların sonuna, kağıdın boş kalan bir yerlerine illaki gagasında mektup tutan bir kuş resmi kondururdum. İşte size EMOJİ! Hapishaneden gönderdiğim kartların kenarlarında da illaki bir çiçek, bir böcek; bazen güneş, bazen ay, bazen kızıl yıldızlar olurdu. Süslemesiz, çiçeksiz giden kartım yok gibidir diyebilirim... Aynı şeyi çoğu kişinin yaptığına, internet ortamında emoji kullanımın ilhamın da zaten buralardan geldiğini düşünebiliriz. Önceleri bu, daktilolardaki noktalama işaretlerinin yardımıyla, iki nokta üst üste bir ters bir düz parantez gibi yaratıcılıklarla başladı; sonra bu bilgisayar ortamında üretilmiş yüzlerce yeni emoji şekliyle daha kullanışlı, renkli, neşeli seçenekleri olan bir hale geldi…Şimdilerde ise hareketli resimler (GİF'ler) daha çok ilgi görüyor. Dikkatimi çeken bir yan da KADINLARIN emoji kullanmaya daha yatkın olmaları, daha çok kullanmaları. Belki de “erkekler” bunu bir tür “hafiflik, sululuk” sayıp kendilerini bozar diye uzak duruyorlardır. Aslında kullandığımız ALFABE içinde kendini saklamış bir EMOJİ var; ÜNLEM işareti! Ünlem işaretinin hiçbir ses karşılığı yok. Sadece DUYGU ifade ediyor ama yalnızca negatif olanları. Bir şeye emredilecekse, kızılacaksa hemen yazımdaki yerini alıyor. Alay etmeyi, şaşırmayı, tehdit etmeyi ihmal etmeyen bir işaret! Gülmenin, neşelenmenin, sevmenin, üzülmenin alfabede yeri olmazken sadece kızgınlık, öfke ve tehdidin imge sahibi olması da tabi bir SORU İŞARETİ!?.. Emoji kullanımının standart, bir yerlerden tartışılıp karara bağlanmış bir YAZIM kuralı olmaması onun iyi yanlarından biri. Ama bu onun KULLANIMINI kuralsız yapmıyor tabi. Tıpkı bütün ilişkilerimizde, kelime, cümle seçiminde olduğu gibi emoji seçiminde de nezaketin, saygının bulunması beklenir. Örneğin aranızda duygusal bir ilişki olmayan birine iki de bir “öpücük” emojisi gönderirseniz bence bu bir taciz olur! Keza emojiden hoşlanmayan arkadaşlarımızı, dostlarımızı emoji kullanmaya zorlamak, onları emoji yağmuruna maruz bırakmak da yakışıksız olur. Emoji, diğer tüm dillere alternatif olacak kendi başına bir DİL değil ama tıpkı TRAFİK işaretleri gibi, teknolojik ürünlerde kullanılan imler, ürün markaları, kimyasal-fiziksel semboller, ilaçlar gibi bütün ulusal dillere kolaylıkla eklemlenebilen ULUS-ÖTESİ kullanımı bulunan DİL PARÇALARI… Giderek bu, uluslar arası evrensel bir dil oluşuyor olmasının da işaretleridir. İnsanlar yaşamlarının daha çok alanlarında aynı anlamlara gelen ORTAK SEMBOLLER kullanıyorlar. Dünyanın neresine giderseniz gidin bir cihazın açma kapama düğmesinin hangisi olduğunu üzerindeki işaretten anlayabilirsiniz. Dünyanın bir ucundan öbür ucuna, denizde, havada, karada, nerede seyahat ederseniz yolunuzu kaybetmeden ilerlemeniz için AYNI İŞARETLER vardır. Üretim ve tüketimin küreselleştiği bir çağda ürün MARKALARI tanıdıktır. Elbiselere dikilen etiketlerden onun yünlü mü, pamuklu mu, kaç beden, yıkanabilir mi, kuru temizleme olur mu gibi dünya kadar bilgiyi ULUSAL BİR DİLE İHTİYAÇ OLMADAN piktogramlar sayesinde anlarsınız… Günümüzde bir çok bilgisayar programının, yazılım dilinin (örnekse HTML, ASP, PHP, JAVA, DOS gibi yazılım kodlarının) önceden mükemmel ve tamamlanmış halde var olmadığını; binlerce kullanıcı ve programcının, her an karşılaştıkları sorunlara, ihtiyaçlara yeni çözümler bulmaya çalışmaları sonucu, karşılıklı etkileşimleriyle, KATKILARIYLA geliştirildiğini biliyoruz. Öyle ki daha 10 yıl önce yaratıldığı halde bugün ARKAİK kalan ve kullanılmayan program dilleri var. Sorun çözen, işe yarayan program dilleri yaygınlaşıyor, gelişiyor, diğerleri gözden düşüyor, kullanılmıyor. Belirtmeye gerek yok ki bunlar diğer dilleri ortadan kaldırmıyor sadece küreselleşmenin ihtiyacı olan alanlara KÜRESEL kullanımı olan imlerle cevap veriyor. Bu cevapların çoğalması insanlığın sahip olduğu diğer dillerdeki düşünce üretimini, duygu aktarımını, edebiyatı TEHDİT eden bir olgu değil… EMOJİLEŞMEK 2 https://www.evrensel.net/yazi/86171/emojilesmek-2 Yücel Sayman, içinde benim eleştirilerime de değinen ikinci bir yazı daha yayınladı konu üzerine. Burada daha çok teorik arka plan tartışılıyor. Bu yazım facebook standartlarına göre daha fazla uzatmamak için, daha sonra irdelemek üzere bu yazıyla ilgili sadece bir iki itirazımı belirtmekle yetineceğim; Birincisi; “BANA GÖRE” demek, her durumda bilimsellikten objektiflikten uzaklaşma değil, daha çok TEVAZUYU ifade ediyor.Her insanın bilgisinin SINIRLI ve GÖRECELİ olduğunu, tartışılabilir bir subjektivizm taşıyabileceğini baştan beyan etmiş oluyor. Gerçeğin, doğrunun tek ve yanılmaz anlatıcısı değil de KENDİNCE yorumlayanı olarak iddia sahibi oluyor. Bu önemli.. Belki de “BANA GÖRE!” diye söze başlayan birileri de buna “ben bilimsel verileri kabul etmiyorum” diye subjektivizmin bir meydan okuması anlamı yüklüyorlardır. İkincisi: DİL sadece insana özgü bir YETENEK değildir; Tüm CANLILAR’ın bir iletişim sistemleri yani DİLLERİ var: bir çiçek tozundan, bir kurbağaya, bir balıktan bir bakteriye kadar... Dahası DİL sadece organik dünyanın tanıdığı bir şey değildir. İnorganik dünya da DİLİ tanır; bu olmaksızın organik dünyanın iletişimi mümkün olmazdı. Tırnak ucu kadar mikro-chipler, yani cansız-ağızsız, dilsiz maddeler, içinde milyarla koddan, şifreden oluşan bilgiyi barındırabilmekte, onları okuyabilip çözebilmekte ve iletebilmektedir. Bu, ancak bir DİL ile, iletişim sistemi ile mümkün olmaktadır. Komutların, kavramların bilgilerin KODLANMASI, İLETİLMESİ ve alıcısı tarafından ÇÖZÜMLENMESİ… İnsanlık kimi maddelerin enerjiyi barındırıp iletebildiğini keşfettiğinde üretim araçlarında büyük bir sıçrama meydana gelmişti. İnsanlık kimi maddelerin bilgiyi depolayıp, iletebildiğini keşfettiğinde ise işte günümüzün bilgisayar ve iletişim teknolojisi çağını yaşıyoruz. Ücüncüsü: DİL – MATEMATİK ilişkisi kesindir. Evrendeki bütün olguları, durumları, hareketi SAYISAL bağıntılarıyla anlayabilir, anlatabiliriz. Bu haliyle matematik evrensel bir dildir. Sözel anlatım ve kavramlar, sayısal anlatım ve kavramlarla bir denklem gibi birbirlerini eşitleyebilir. Devamında görüşelim… :)

Yorumlar