ÇOCUKLUK

Çocukluk anılarımız neden olgun yaştaki anılarımızdan daha büyük bir yer tutar, hiç düşündünüz mü?

Kuşkusuz bunun kişiliğin gelişmesindeki ilk karşılaşmalar, ilk kırılma veya ilk sevinçler yaşanmasında büyük rolü var. Psikanaliz, çocukluk evresine ana karnından başlayarak temel bir rol biçiyor; bu nedensiz değil.

Çocukken gözümüze çok büyük görünen nesnelerin aslında o kadar da büyük olmadığını fark etmişsinizdir. Yıllar sonra çocukluk yıllarının geçtiği mekanları ziyaret edenler, hatıralarında o kocaman yerlerin ve anlamlı nesnelerin, ne kadar küçük ve ya ne kadar zayıf olduklarını görünce hayal kırıklığına kapılırlar.

Benim "büyüme" referansım odamızın ortasındaki masa idi. Masanın altını çok iyi bilirdim. Herkesi ayaklarından tanırdım. Sonra masayı göz hizasından keşfetmeye başladım. Masanın üstü altından daha ilginç ve çekiciydi. Kalemler, defterler, boyalar, bardaklar... Sonra masaya üstten bakar oldum, altında neler olduğunu unutmaya başladım.

Demek ki büyümüşüm...
Belki de çocukluk anılarımızı da gözümüzde böyle büyütüyoruz.

Ben bunun çok da öznel olmadığını, çocukluk evresinde yaşadığımız "yıl" veya "anların" yetişkinlikteki zaman birimlerinden farklı uzunlukta olduğunu düşünüyorum. Bunu dışımızdaki zaman kriteriyle, biyolojik zamanımız arasındaki uyuşmazlıkla açıklayabiliriz belki.

Bunun en somut örneği çocuklar ve yetişkin arasındaki yaş farkında gözlemlenebilir.

Örnekse: 5 yaş yetişkinler arasında hemen hiç bir şey fark etmez. 60 yaşında birisiyle 65 yaşındaki biri arasında farklılık çoğu zaman gözlenemez bile. Belki yıpranma nedeniyle 60 yaşındaki kişinin daha yaşlı gözüktüğü durumlar da olabilir.

5 yaş çocuklar arasında öyle midir?

1 yaşındaki çocuk henüz konuşamaz ve yürüyemez ama 6 yaşındaki çocuk ise koşar, oynar, konuşur, okul öncesi hazırlık sınıfına bile gider.

10 yaşındaki çocuk ile 15 yaşındaki çocuk arasında da müthiş bir fark vardır. Yetişkinliğe doğru yaşlar arasındaki farklar da azalır.

O zaman biyolojik gelişme sürecinde farklı bir temposu olan çocukluğun hafızada daha uzun, daha derin izler bırakması normal gözüküyor.

Belki de çocukluğumuzun bir yılı yetişkinliğin birkaç yılına bedeldir diyebiliriz ve buna göre yaşımız aslında çok daha uzundur.

Şair Ece Ayhan'ın dediği gibi:

''çocukluk gökyüzü gibi bir şey, hiç bir yere gitmiyor.''

Yorumlar