Celal Talabani'nin Nazım Hikmet'le ilgili anısı
Nazım Hikmet'le ilgili önceki yıl Mam Celal'ın vefatı üzerine kaleme alınan iki yazıda dikkat çekici bir anektod anlatıldı. Belki arkadaşların gözünden kaçmıştır. Bilinip araştırılmasında fayda var derim.
Daha sonra YNK (Kürdistan Yurtseverler Birliği) lideri ve Irak Cumhurbaşkanı olarak önemli bir siyasi figür olan Talabani 1955 yılında KDP (Kürdistan Demokrat Partisi)nin Bağdat Gençlik Kolu sorumlusu olarak festivale katılmış.
Zeki Savaş şöyle yazıyor;
"1955 yılında Varşova’da düzenlenen Gençlik Festivali’ne KDP’nin Bağdat kolu sorumlusu olarak ilk kez 22 yaşlarında katılıyor. Gerisini [Talabani'nin] kendi anlatımından aktarayım:
“Ben de konuşma yaparak töreni başlattım. Kürd gençlerinin uzlaşı isteklerine ve bütün dünya gençlerinin ilkesel olarak birbirleriyle bağlarının olması zaruretine ilişkin konuştum. Orada Nazım Hikmet’i konuşma yapmaya davet ettim. O da Kürdleri övme ve taktir, gördükleri zulüm ve kader haklarının tayini hakkında ateşli ve hamasi bir konuşma yaptı ve konuşmasının sonunda şöyle dedi:
“-Ey Kürd gençleri! Kürdistan bayrağını göndere çektiğiniz gün beni de davet etmenizi rica ediyorum. Ta ki o tarihi günde sizinle birlikte olayım.”
Duygusal bir alkış tufanından sonra Çinlileri kürsüye davet ettim. Her ne kadar Çinliler Kürd ve Kürdistan ile ilgili hiç bir şey bilmiyorlardı ama Nazım Hikmet’in o şekilde konuştuğunu görünce onlar da duygulandılar ve seksen milyon Çinli gençler olarak Kürd halkını ve Kürdlerin özgürlük savaşını destekliyoruz, çünkü kendi kaderini tayin etme hakkı onların da tartışmasız hakkıdır şeklinde konuşma yaptılar.”
Kaynak: http://www.ufkumuzhaber.com/60-yillik-mucadeleyi-geride-birakan-adam-celal-talabani-13713yy.htm
Aso Zağrosi ise şunları Yazıyor:
"Ben bugün kısa da Mam Celal’ın 1955 yılında Varşova’da yapılan “Dünya Gençlik ve Öğrenciler Festivali”ne katılımı ile ilgili anılarına dayanarak bazı aktarmalar yapacağım.
Mam Celal’ın anlatımlarına göre Irak’ta Varşova’da “Dünya Demokratik Gençlik Federasyonu “ tarafından organize edilen “Dünya Gençlik ve Öğrenciler Festivali”inden sık sık söz ediliyordu. “Kürdistan Demokratik Gençlik Birliği” olarak festivale Irak Komünist Partisine bağlı gençlerle birlikte katılmak istiyorlar. Varşova’ya gitmek için Kürd milli giysilerini, hediyeler ve yol masrafları için paraya ihtiyaçları var. Bu arada bir komite kuruyor ve Varşova için gerekli olan parayı halktan topluyorlar
3 Kürd genci Varşova’ya gitmeye karar veriyorlar. Fakat, Mam Celal’ın pasaportu yok. Muhammed Musi Sabir isminde bir öğrencinin pasaportu üzerine oynayarak kendisine yolculuk için sahte bir pasaport yapıyor ve Musul’dan Halep’e ve oradan Şam’a geçiyorlar. Şam’dan belli bir dönem kaldıktan sonra Varşova’ya gidiyorlar. Varşova’da 7 Kürd genci bir araya geliyorlar.
Burada sözü Mam Celal’a bırakıyorum: “Biz festivala Kürd delegasyonu olarak katılmak istedik. Fakat, Irak komünistleri buna karşı çıktılar. Hatta gidip “Dünya Demokratik Gençlik Federasyonu”na şikayet ettiler. Onlarda bize siz Kürdistan adına katılamazsınız dediler. Biz bunu protesto etmek için Gençlik binası önünde grev yaptık. Sonuçta ortak bir çözüm bulduk: Biz Irak delegasyonu olarak katılacağız, ama bizim bazı haklarımız olacak. Bunlardan hediyelerimizi kendi adımıza dağıtacağız Kürdler adına görüşmeler yapacağız vs” diyor.
...
Mam Celal anılarının devamında “Biz önemli bir toplantı yaptık. Amerika, İngiltere, Fransa, Sovyetler Birliği, Brezilya, Hindistan, Japonya ve Mısır gibi delegasyonları davet ettik. Yaser Arafat’ta vardı, Mısırdan gelmiş ve Filistini temsil ediyordu.
Bu özel toplantımızın başka bir önemi vardı. O da şuydu: Biz ünlü Türk şairi Nazım Hikmet’in yanına gittik. Nazım Hikmet bizi çok sıcak karşıladı ve öpüştük. Nazım dediki “ben Kürdleri çok seviyorum”. Kürd meselesine yaklaşımı iyiydi ve “yapacağımız toplantıya katılacağını söyledi”. Toplantının yapılacağı ve Nazim Hikmet’in toplantıya katılacağı haberi bomba etkisi yarattı. Çünkü Nazım Hikmet o dönemler çok ünlüydü ve bir çok insan ondan imza almak sıraya giriyordu.
Nazım Hikmet toplantıya geldi. İlk önce ben “Kürdistan Demokratik Gençlik Birliği” adına bir konuşma yaptım. Benden sonra Nazım Hikmet söz aldı ve bir konuşma yaptı. Nazım konuşmasına Kürdlere karşı uygulanan zulme değindi ve ‘Kürdler de çağımızda tüm dünya halkları gibi kendi kaderlerini tayin etmeleri çok doğaldır” dedi. Konuşmasının son bölümünde ise “toplantıya davet edildiğinden dolayı Kürd gençlerine teşekkür etti. Kürd gençlerine sizden ricam umut ederim ki gerçekleşir o da şudur: ‘ Özgür Kürdistan bayrağını dalgalandırdığınız zaman bayramınıza katılmak için beni de davet ediniz” dedi.
Mam Celal’ın anlatımlarına göre Nazım Hikmet’in konuşması festival’ın atmosferini Kürdlerin lehine değiştiriyor. Sovyet ve Çin delegasyonları adına da konuşmalar yapılıyor. Bu festival de Çin delegasyonu Mam Celal’ı Kürd delegasyonu başkanı olarak Çin’e davet ediyor."
Kaynak; http://kurdistan-post.eu/tr/yasam/mam-celalin-anilarinda-varsova-genclik-festivali-ve-nazim-hikmet1-aso-zagrosi (05.10.2017)
İşte böyle...
Tarih üzerine yazan arkadaşlarımızda maalesef kaynak gösterme / yazma alışkanlığı yok. Bu nedenle Talabani'nin gerçekte böyle söyleyip söylemediğine ilişkin soruları cevaplamak da yazar arkadaşlara kalıyor. Kendi adıma ciddi ve önemli bulduğum için aktardığımı söyleyeyim.
http://www.ufkumuzhaber.com/60-yillik-mucadeleyi-geride-birakan-adam-celal-talabani-13713yy.ht
Nazım Hikmet'in Kamuran Bedirxan'a Mektubu
Nazım'ın Kürt ulusal mücadelesi ve haklarıyla ilgisinin bir tevatür olmadığına ilişkin yazılı bir belgeyi, Paris Kürt Enstitüsü 1983 yılında, Enstitü'nün yayın organı olan “Hêvî” dergisinde yayınladı. Bu belge Nazım Hikmet’in ünlü Kürt yurtseveri ve dilbilimcisi Kamuran Bedirxan’la Istanbul’da uzun yıllara dayalı bir dostlukları bulunduğunu gösteren bir mektuptu.
Enstitüye bağışlanan Kamuran Bedirxan’in arşivinde bulunan, Nazım Hikmet tarafından Kamuran Bedirxan’a yazılmış 1961 tarihli bir mektubu orijinaliyle birlikte, Kendal Nezan'ın " Bir Belge" başlıklı önsözü ile yayınladı.
[Mektubun orijinali Paris Kürt Enstitüsü Arşivindedir]
“Kökleri yüzyılların derinliklerine dalan, tarihiyle, kültürüyle, Kürt milletinin önemli bir çoğunluğu Anadolu’nun bir parçasında yasar. Anadolu’nun öbür parçalarında yaşayan Türk milletini Kürt milleti kardeşi sayar. Her iki millet, bütün imparatorluklar gibi, halkların zindanı olan Osmanlı İmparatorluğu’ nda, Türk ve Kürt derebeylerinin, Osmanlı İmparatorluk idaresinin ağır zincirlerine vurulmuşlardır. Osmanlı İmparatorluğu yıkıldıktan sonra ise her iki millet emperyalizme karşı tek bir cephe kurup çarpışmışlardır. Anadolu milli kurtuluş hareketi yalnız Türkler için değil, Kürtler için de tarihlerinin en şerefli sayfalarından biridir. O dövüş yıllarının sonradan Türk idarecilerince yasak edilen en unutulmaz türkülerinden biri, “Vurun Kürt uşağı namus günüdür” diye başlar. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulusundan sonra, Türk idarecileri ve egemen çevreleri, Kürt hareketine tamamıyla vaat ettikleri millet ve insan haklarını tanımadı. Hatta işi Kürt milletinin millet olarak varlığını bile inkâra kadar götürdü. Bu donem, Türk idarecilerinin ve egemen sınıflarının emperyalizmle uzlaşmaya başlaması dönemidir. Bu inkârla, bu uzlaşmamanın ayni donemde bas göstermesi sadece bir rastlaşma değildir. Bugün Türkiye Cumhuriyeti’ni Orta ve Yakın Doğu’da emperyalizmin kalelerinden biri haline getiren Türk politikacıları Kürt milletinin milli varlığını inkârda ısrar ediyor ve Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde öteki azınlıklarına tanıdığı hakları bile Kürt milletine tanımıyor. Türk ve Kürt halklarının Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırları içinde dış ve iç politikada ayni emellere hasret çekmeleri bugünkü Türk idarecilerini korkutuyor. Her iki millet kardeş milli kültürlerini, milli ekonomilerini geliştirmek, toprağa, tarım araçlarına, hürriyete, demokratik haklara kavuşmak istiyor. Türk ve Kürt halkları Türkiye Cumhuriyeti’nin tarafsız bir politika gütmesini, emperyalizmin ussu olmaktan kurtulmasını özlüyor. Gerçek Türk yurtseverleri Kürt kardeşlerinin Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde milli haklarına kavuşmak için yaptığı kavgayı can ve gönülden nasıl destekliyorsa, gerçek Kürt yurtseverleri de Türk halkının demokrasi ve milli bağımsızlık için yaptığı kavgayı öylece destekliyor. Anadolu’da yasayan Türklerle Kürtlerin arasına nifak sokmak isteyen gerici, sömürücü, karanlık kuvvetler, emperyalizmle el ele vererek halklarımızı daha kolay ezmek istiyorlar.
Kürt ve Türk halklarının bahtiyarlığa, insanca yasamaya varmak için derebeylerine, kara kuvvetlerine, şehir ve köy ağalarına, gericilere, ırkçılara, milletlerin varlıklarını ve haklarını inkâr edenlere, halkların birbirine düşüp dostlarından rahatça geçinenlere emperyalistlerin uşaklarına karşı yürüttükleri yeni milli kurtuluş savaşsının zaferi Kürt ve Türk halklarının elbirliğiyle kazanılır.
Ancak böyle bir elbirliğiyle kardeş iki millet hürriyete, milli ve insan haklarına kavuşabilir.”
Nazım Hikmet,1961"
Geriye, "BU KONUDA NEDEN AÇIKTAN SANATSAL VEYA SİYASAL BİR DIŞAVURUM YAPMADIĞI" sorusu kalmaktadır.
Yorumlar
Yorum Gönder