GEÇMİŞİ KARIŞTIRMAK...

Kimi yerlerden eleştiri ve sitemler gelir. Tarihte kalmış olayları, barbarlıkları, zulümleri eşelemenin ne anlamı var? Osmanlılar yaptı da Bizanslılar yapmadı mı? Haçlılar yapmadı mı?

Ortada çok önemli bir fark var:

Siz eğer "1071'de Anadolu'ya ayak bastık, buralara medeniyet getirdik" ve ya "1453'te İstanbul'u fethettik çağ açıp çağ kapattık" diye güncel politikaya bir argüman yapıyorsanız; ne kadar üstün bir ırk, ne kadar üstün bir medeniyet olduğunuzu buna dayandırıyorsanız; her yıldönümünde şölenler düzenliyor, kutlamalar yapıyorsanız; birileri de "hayır, bunlar övünülecek bayram yapılacak geçmişler değildi, bunlar barbarlıktı, zulümdü, işgaldi, yağmaydı, talandı" diye gerçeğini önünüze koymak zorundadır.

Siz eğer Fetihçi ve ganimetçi geleneği bugünkü ırkçı-milliyetçi, ayrımcı politikaların yaslandığı bir tarihsel haklılık olarak bugüne taşıyorsanız; birileri de bugünkü politikalarınızla mücadelenin bir ayağı olarak çağlar öncesine uzanan bu tarihi analiz edip ortaya koymakla yükümlü olur.

Siz eğer bugünkü ırkçı-milliyetçi Türk ulus devletinin tüm yapısal sorunlarının kaynağı olan 1912-24 dönemini "milli mücadele", "istiklal savaşı", "anti-emperyalizm" vb. diye temel bir referans haline getiriyorsanız; birileri de bunun sürgün, soykırım, etnik arındırma politikalarıyla çok uluslu bir yapıdan ULUS-DEVLET çıkarma zulmü olduğunu anlatmak zorundadır.

Bunun ne faydası var?

Günümüzün kangrenleşen siyasal yapı sorunlarını çözebilmek için; yeni, ileri, özgürlükçü ve demokratik çözümler üretebilmek için; tarihten miras alınan bütün ırkçı-ayrımcı mirasın, çıkar ilişkilerinin reddedilmesi gerekir.

Tarihi tartışmamızın nedeni, bugünkü toplumsal hayatı tarihin belli bir anına geri taşımak değil; bugünü nasıl ve nerelerden değiştireceğimizi anlayabilmemize yarayacağı içindir.

Tarih konuşurken aslında bugünü tartışıyoruz.

Yorumlar