Almanya'da Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu DİDF'in kuruluşunun 42. yıldönümü Berlin DİDF'nin düzenlediği "Solidarität statt spaltung" (Bölünme yerine Dayanışma) başlığı altında güzel bir etkinlikle kutlandı.
Nuran ve ben de bu etkinliğe katıldık, hem organizeyi hem de geceye katılan grupları, sanatçıları çok beğendik. MAVİŞ GÜNEŞER zaten bizim Mavi nazar boncuğumuz. GRUP ABDAL'ı (Haluk Tolga İlhan) ilk kez sahnede izleme şansımız oldu. SELÇUK BALCI ve sempatik arkadaşlarını ise doğrusunu söylemek gerekirse ilk kez duyduk ve orada tanıdık. Genç gruplar geçmişle de güzel bağlar kurarak ama yeni nesli tüm farklılık ve içtenliğinİ de katarak katılanları coşturdu ve umutlandırdılar.
Biz de çok sevdik kendilerini.
Konuşmalar da ajitasyondan ve retorikten uzak duran tavrıyla da gayet olumluydu. Türkiyeli işçilerin artık kendilerini Alman toplumunun bir parçası olarak görmeleri ve Almanya'nın geleceğiyle ilgili daha fazla sorumluluk (işçi sınıfı, sosyal ve siyasal dayanışma olarak) alma çağrısına da yürekten katılıyorum.
Ayrıca geçmişte çok fetişleştirilen "Birlik" kavramının yerine "dayanışma"nın geçmiş olması da olumlu.
Biz de çok sevdik kendilerini.
Konuşmalar da ajitasyondan ve retorikten uzak duran tavrıyla da gayet olumluydu. Türkiyeli işçilerin artık kendilerini Alman toplumunun bir parçası olarak görmeleri ve Almanya'nın geleceğiyle ilgili daha fazla sorumluluk (işçi sınıfı, sosyal ve siyasal dayanışma olarak) alma çağrısına da yürekten katılıyorum.
Ayrıca geçmişte çok fetişleştirilen "Birlik" kavramının yerine "dayanışma"nın geçmiş olması da olumlu.
Girişte çok güzel bir Grafik sergisi vardı. Lübeck'te yaşayan sanatçı İlhan İşözen'in hazırladığı plakatlar göçmen işçiliğinin Almanya'daki sorunlarını oldukça iyi yakalanmış esprilerle harika biçimde anlatılmıştı. http://www.hausdertulturen.eu/ adresinden bu çalışmaları izleyebilirsiniz.
42 yıl olmuş, dile kolay. Türkiyeli göçmen işçilerin Almanya'ya gelişlerinin de 57. yılı. Cem Karaca'nın seslendirdiği parçadaki gibi Almanya "misafir işçi" çağırdı ama "insanlar" geldi... Her birinin kendi dünyası,kendine özgü dilleri, kültürleri sorunları olan insanlar... Onların aileleri, çocukları...
Tıpkı siyasi göçmenler gibi onlar da bir süre sonra ülkelerine dönmeyi hesaplıyorlardı. Kendilerini misafir görüyorlardı. Ama olmadı işte; yarım asır geçip gitti, gidiyor...
Almanya'daki işçi derneklerinin, sosyalist veya kültürel örgütlenmelerin de gündemi, siyaset yapma anlayışı o günlerden bu günlere çok değişti. Değişmek zorundaydı zaten. Zamana, koşullara ayak uyduran kendilerini yenileyebilenler yollarına devam ediyorlar. Demokrasi ve özgürlükler mücadelesine bir yerlerden omuz verip katkı sunuyorlar.
Bu vesileyle 1978'den beri Türkiye'de Niğde cezaevinden tut, Selimiye Kışlaşı, Metris cezaevine kadar hapishane arkadaşım (aynı zamanda meslektaşım) olan Mustafa Yıldırımtürk'le de güzel bir sohbet yaptık ayak üstü ve kendisine de kutlamamı ilettim.
Dayanışma kültürü sevgi ve dostluğu da besliyor...
Yorumlar
Yorum Gönder