BAŞKASINA ROL YÜKLEMEK...

Çoğu kez duymuşuzdur;

"-Filanca kişi umduğum gibi çıkmadı; .beni hayal kırıklığına uğrattı..." denir.

İyi bir lider olacağı umulmuştur ama "..kendisi himmete muhtaç bir dede kime himmet ede"?

Büyük bir sanatçı veya sporcu olacağı var sayılan kişinin vasat bir heveskâr olduğu görülmüştür.

Birilerine "umut" veya "yüksek beklenti" yükleyip, sonra kendi hayal kırıklıklarının altında kalmak çoğu kişinin yaşadığı bir durumdur bu. Lakin sorun kimde? Kendisinden beklenileni yapmayan kişi mi, yoksa beklentiyi kuran kişi mi?

Ebeveynlerin genellikle çok yaptıkları bir yanlıştır; çocuklarına beklenti yüklemek ve kendi beklentilerinin karşılıksız çıkmasından çocukları sorumlu tutmak... Bu tür beklentilerle gerilen, realite karşısında ise kırılıp-dökülen aile ilişkilerinde ne çok dramlar yaşanmıştır...


İş hayatında, siyasi mücadelede, toplumsal ilişkilerde de karşılıksız inşa edilen beklentilerin çökmesi bütün taraflar için trajik bir hal alabiliyor. Kendisine "umut" yüklenen kişiler aslında kendilerinde olmayan bir şey için bütün yaşamlarını yanlış yerde harcarken, kendisine beklenti yükleyen aile, örgüt, kurum, çevre vb'lere karşı duydukları "sorumluluk" yüküyle de ayrıca ezilirler...

Bekleyenler de az çekmezler... Oynadıkları hiçbir at birinci gelmemiştir... Armudun çürüğü; domatesin eziği hep onlara denk gelmiştir. Aldıkları marka ürün iki gün sonra çöp olmuştur... Tuttukları takim hiç galip gelmemiş; oy verdikleri partileri hiç kazanmamıştır.

Aslına bakarsanız yaşanılan şey kendimize güvensizlik, eziklik veya yetersizlik duygusundan dolayı başkalarına izafe ettiğimiz seklentilerin faturasının önümüze gelmesinden başka bir şey değildir. Sorumluluğu diğerinin sırtına yüklemek ve buna "umut bağlamak" hiç de ucuz bir şey değildir çünkü. Çoğu insan bedava sandığı bu yansıtma ve beklentinin ağır karşılığıyla yüzleşmek zorunda kalır.

"Güven" ile "beklenti kurma"yı ayıran şey gerçekçi olmaktır derim. Hayal kırıklığının sorumluluğu, hayali kurana aittir sonuçta.

Yorumlar