NESNELLİK

Türkiyeli siyasi hareketleri, demokratları, sosyalistleri, aydınları on yıllardır eleştirirken şöyle dedik:

Toplumsal gerçeklikleri görmezden gelmeyin; olguları inkar etmeyin; olgulara ve bilimsel bilgiye dayalı analizler yapın; ayrı bir Kürt ulusu, ayrı bir Kürt dili ve ayrı bir Kürdistan gerçeği olduğunu göreceksiniz. İdeolojik ihtiyaçlara göre değil, olgular üzerine bilim yapın; politika da bu gerçeklikler üzerine kurulabilir.

Şimdi dönüp baktığımızda "Kürt siyasal aklı (kurumları, örgütleri, kanaat önderleri, aydın ve politikacıları)" nasıl davranıyorlar?

İçinde propoganda amaçlı olmayan, ajitasyon taşımayan, rakiplerini küçük düşürme amacı taşımayan, bağırıp çağırmayan ANALİZLER görmek neredeyse imkansız.

İçinde yaşadığı coğrafyanın, toplumun binbir türlü iç-içe geçmiş gerçekliğini GÖRMEZDEN GELEREK, bu sorunlar, bu olgular YOKMUŞ GİBİ davranarak sadece İDEOLOJİK-SİYASİ İHTİYAÇLAR'in izin verdiği varsayılan şeyleri konuşarak ne siyaset yapılabilir, ne bilim yapılabilir.



Bu yüzden Kürt siyasetinin sorunlarını hakarete uğramadan, birilerinin nefretini kazanmadan ya da birilerinin beğenisine hitap etmeden tartışmak neredeyse imkansız hale geldi.

Listeyi çok uzatmadan sadece Güney'deki gelişmelerle ilgili bir-iki tespitimi paylaşmak istiyorum:

BİR - Güney Kürdistan'da hem kültürel, hem coğrafi, hem etnik temelleri olan iki ayrı toplumsal gerçeklik (Soran-Behdinan) olduğunu: bunun siyasi iktidar paylaşımında (veya çatışmasında) büyük rolü olduğunu yokmuş gibi analiz yapanlar çok yanılır.

Diğer parçalarda da hem Kürt toplumunun kendi içindeki etnik, kültürel, sosyal farklılıkları; hem birlikte yaşanılan toplumların içerdiği farklılıkları hem de tarihten devralınan pek çok sorun ve olguyu görmezden gelen, KÜÇÜMSEYEN, YOKMUŞ GİBİ davranan hiçbir politika başarılı olamaz.

Hepsiyle ilgili ciddi analiz, öngörü ve çözümler gerekir...

İKİ - Gelecekte biri biriyle çatışmalı birkaç Kürt devletinin -yönetiminin- birden var olması mümkün görünüyor. Bu nedenle "Bağımsız-Birleşik Kürdistan" isteyenler bu yapının ÜNİTER değil ancak KONFEDERATİF değerlerle inşa olabileceğini dikkate almalı derim.

İktidarı paylaşmasını beceremeyen güçler; coğrafyayı, kurumları, toplumu paylaşmaya yöneliyorlar. Bu da herkesin elindekini de kaybedebileceği yıkım demektir. Kürt siyasal aklının yıkımda değil yapımda ortaklığa odaklı olması gerekir.

ÜÇ - "Bağımsız devlet istiyor / istemiyor" meselesi kısır bir propaganda atışmasına dönüşüyor. İlerletici hiçbir yanı yok. Son referandumun da gösterdiği gibi dünya "aman Kürtler bağımsızlık isteseler veya birlik olsalar da bizde onlara hemen bağımsızlık versek" diye beklemiyor.

Bağımsızlığın kabulünün kendi kendimize ilanla gerçekleşmeyeceğini, bunu bildiğimiz halde birbirimizi bu yolla vurmaya çalışmanın bir anlamı olmadığını görelim. Bağımsızlıkları tanınmasa bile her üç parçada da YEREL SİYASİ İKTİDARLAR, askeri, siyasi, kültürel, ekonomik kurumlar oluştuğunu görelim. Bu kurumlardaki en büyük sorun SİYASİ ÇOĞULCULUK ve İÇ DEMOKRASİ'dir. Kürt hareketinin Ortadoğu'da önemli bir demokrasi hareketi haline geldiği aşikardır; kendisi sorunlu bir yapı fazla nefes tüketemez. Öce bunları halledelim.

Sorunları en uç noktadan kilitleyerek bir yere gidilemez; en basit ve kolay olanlarından, en geniş mutabakat sağlanmış olanlarından başlayarak ilerlemek en doğrusudur derim.

Yorumlar