6-7 EYLÜL hakkında bir anı ve MİHRİ BELLİ değerlendirmesi üzerine sosyal medyada bir tartışma

 


6-7 EYLÜL ÜZERİNE BİR ANI

Almanya'nın işgali sırasındaki direniş örgütçülerinden olup, Akropolis'teki büyük Nazi bayrağını indirme gibi eylemleri nedeniyle Yunanistan'ın "ulusal kahramanı" sayılan KKE'li Manolis Glezos'la 1993 yılında tanışma fırsatı bulmuştum. Ufak tefek ama cıvıl cıvıl bir insandı. Ömrü uzun olsun şu an 96 yaşında...

Atina'da Kürt-Yunan Dostluk Derneği vasıtasıyla yaptığımız bu görüşmede kendisi 6-7 Eylül'le ilgili bir serzenişini dile getirdi. Türk solcularının o dönem bu olayları güya "sınıf çelişmeleri" penceresinden değerlendirerek "yoksul köylülüğün isyanı" diye nitelendirmelerinden yakındı.

Şunları söyledi:

“1959 Yılında Atina’da bütün dünya Komünist partileri bir toplantı yapıyordu. Toplantıda TKP adına katılan yoldaşla aramızda 6-7 Eylül olayları üzerine bir konuşma geçti. Biliyorsunuz 6-7 Eylül 1955’de İstanbul, Ankara, İzmir ve daha bir çok yerde Rum ve Ermeni’lere karşı toplu bir saldırıya girişilmiş, bütün işyerleri, mağazalar, kilise ve okullar tahrip edilmişti. TKP temsilcisi arkadaş bana şöyle dedi; ‘Yoldaş, bu Türk emekçilerinin Rum ve Ermeni burjuvazisine karşı bir isyanıdır.”

Glezos bu kişinin Mihri Belli olduğunu hatırlıyor. Yunan iç savaşından tanıştıkları Belli'nin kendisine şaka yollu "Ne haber Gavur?" diye takıldığını anlatıyordu.

Dilerim ki artık bu yağmacılık ve etnik temizlik operasyonlarını "emekçilerin mülk sahibi sınıflara karşı isyanı" diye okuyan sosyalist - demokrat kalmamış olsun...

TARTIŞMALAR:

Tuma Mezo80 LI YILLARDA MIHRI BELLI BENI EVIMDE ZIYARET ETMISHTI MIHRI ABI SIZ RUMLAR ERMENILER KOMPRADOR BURJUVAZIYDI DEDINIZ MÜBADELEDE YUNANISTANA SÜRÜLEN RUMLAR NECE IDI DIYE SORUNCA KÖYLÜYDÜ KÖYLÜYÜDÜ DEDI
6 Eylül 2018 16:24
Şinasi YazıcıSevgili Maraşlı, 1951 Tevkifatı'ndan sonra TKP'nin parçalandığını, Mihri Belli'nin ıdeolojik olarak ayrı düştüğünü, o tarihte(1959) Belli'nin TKP'yi temsil etmediğini biliyorum. Yanılıyor muyum?
6 Eylül 2018 21:39
Recep MaraşlıSevgili Şinasi, TKP'de olduğu gibi KKE'de de o tarihlerde pek çok hizipleşme ve bölünme vardı. İllegalite koşullarında ve Parti organlarında yaşanan ayrışma veya hizipleşmelerin, resmileşip başka partilere bildirilmesi (filanca bizi temsil eder veya edemez gibi) çok zor. Kanatların "Hayır partiyi asıl biz temsil ediyoruz" demesi durumunda başka partilerin bunu denetleyecek mekanızmaları da yoktur. Güvene veya hiyerarşiye bakarlar. Üst organlardan bir uyarı gelmemişse sorun yoktur denir. Ayrıca Mihri Belli'nin Yunan iç savaşına katılmış tanınan biri olmasından dolayı temsilde bir sorunla karşılaşmamış olması da doğal. Partilerin İllegalite koşulları,yaşadıkları bölünme veya ayrışmanın tüzüklere uygun mu yoksa darbe biçiminde mi gerçekleştiğini bugün bile tam olarak bilmemize olanak vermiyor. Zaten konu TKP'nin hukuki temsili değil orada ifade edilen bir anlayışın eleştirisi. / Selam ve sevgiler.
6 Eylül 2018 22:57
Brusk SoldukRecep Maraşlı Arkadaş;Mihri Belli'nin 6-7 Eylül olaylariyla ilgili görüşü TKP'nin resmi görüşüdür. Vartan İhmalyan anılarında, o dönemde İsmail Bilenin yazdığı 'Türk Yurtseverleri' adlı bir büroşürden bahsederken şu alıntıyıda yapmıştır büroşürden, ‘'Beyoğlu’ndan, Karaköy’den geçen insan seli, yurdumun millî ekonomisini batıran, yerli fabrikalarımızı kapatan, esnaf ve tüccarlarımızın büyük bir kısmını mahveden yabancı sermayelere karşı duyduğu hoşnutsuzlukları açığa vurmuştur.’' (V.İhmalyan-Bir Yaşam Öyküsü-Cem yayınevi sf. 163-164) .selamlar
6 Eylül 2018 23:16
Alexis ZorbasMihri Belli, 1951 tevkifatı tahkikatı sırasındaki tutumları yüzünden MK’dan çıkarılmış bir isimdi, Nasıl TKP' yi temsil ediyor ❓, TUSTAV arşivlerinde falan böyle bir şey yok , arkadaşlar tarih anlatırken şaka olmaz .
7 Eylül 2018 00:02
Recep MaraşlıMihri Belli o tarihlerde TKP'yi temsil eder miydi etmez miydi bilmiyorum: Glezos böyle anlattı ben de yazdım. Tartışma 2007'den beri var, Temsil etmeden mi katıldı, nasıl oldu bilemiyorum. İllegal işler, ya anılardan öğreniyorsun ya Partilerin açıklanan arşivlerinden ya da devletlerin soruşturması olmuşsa oralardan. Yine de bunlar tartışmalı olabilir. Sorunum Belli'nin temsilci olup olmaması değil. Diyelim ki temsilci olarak değil de yolda yürürken karşılaştı ve Türkiyeli bir komünist yoldaşından 6/7 Eylül ile ilgili böyle bir değerlendirme aldığına üzüldü. Konu bu soruna o tarihlerde nasıl bakılmış olduğu./ Mihri Belli'nin TKP'yi temsil etmiyor, görüşleri TKP'yi bağlamaz diyorsunuz. Güzel, o zaman TKP'yi bağlayan görüş neydi? / Vartan İhmalyan da İ.Bilen'enin "Türk Yurtseverleri" başlıklı bir bildiri çıkardığını söylüyor. TUSTAV'ın arşivlerine baktım yok. Arşivlerde olmaması bir şeyin olmadığı anlamına gelmiyor. İhmalyan'ın anılarını dikkate alırsak burada yazılan görüşlerin Mihri Belli'nin ifadesinden çok da farklı olmadığı görülüyor. /Peki bunların hiçbiri doğru değilse TKP'nin konu ile ilgili resmi-fayrı resmi görüşü neydi? Onu da siz bulun. Eğer TKP'nin 6/7 Eylül pogromuyla ilgili resmi bir görüşü bir tutumu yoksa bu yeterince SORUN değil mi?
7 Eylül 2018 13:00
Ali İhsan Özerenbu yazınız üzerine çıkan muhabbet sonucu, kendi sayfamda şunu yazdım..aynı şekilde asıyorum..bilgisi olan arkadaşlardan katkı bekliyorum: "İLGİ DUYAN ARKADAŞLARIMDAN ÖZEL RİCAMDIR: 6-7 EYLÜL OLAYLARI VE NAZIM HİKMET muhabbeti Nezih abi, sayfasında başlattı, o da Recep Maraşlı'nın sayfasından aktarmış..konu '6-7 Eylül Olaylarına zamanın TKP'sinin ne söylediği yada söylemediği"ydi.. oraya yorum yazarken birden düştü aklıma, ben Nazım'ın bu konuda söylemiş olduğu hiçbir cümle hatırlamıyorum..hatta muhteşem abi de bana katıldı..ben yanılıyor olabilirim..bu konuda nazım tarafından söylenmiş bir söz, kurulmuş bir dize yada yazılmış bir şiirini bilen arkadaşlarım varsa, bilgilendirirlerse çok sevinirim..."
7 Eylül 2018 13:32
Kıvanç ErsoyMihri Belli'nin 1959'da Atina'da olması ihtimali yok bence, pasaport alıp çıkmış olması gerçek dışı bir ihtimal. Bu nedenle Sevim Belli Cezayir'e gittiğinde de başta gidemiyor.
8 Eylül 2018 15:27
Recep MaraşlıGlezos'un sözünü ettiği toplantı 1960 Moskova değil, 1959 Atina... Tarih ve yer ayrıntısına dikkat edelim.
11 Eylül 2018 11:27
Osman MurathanMihri Belli her daim Türkiye sosyalist hareketi ile kemalist hareket arasında bir kanal açma misyonunu taşıyan bir şahsiyettir ki bu açıdan sosyalist harekete faydasından çok zararları olmuştur..Yunan iç savaşına katılıp yaralandığının ise kendisinden başka tanığı yoktur!!.. TKP tarihi elbette ki püri pak değildir ve başta Kürt isyanları olmak üzere yanlış tutum takındığı durumlar olmuştur ama TKP yi tu kaka ilan edenler başta olmak üzere hangi siyasi hareketin tarihi püri paktır.. TKP nin tarihi sadece burjuvaziye karşı değil kendi içinde ki sapmalara karşı mücadelenin de tarihidir aynı zamanda ki bunu Şefik Hüsnü'lere kadar uzatmak mümkün.. 98 yıllık tarihinde kimi yanlış tutum alışları veya onunla ilişkili bir kaç kişinin yanlış değerlendirmeleri üzerinden onurlu mücadele ile dolu tarihi yok sayılamaz.. Önemli olan bu yanlışlardan arınarak yola devam etme becerisini gösterebilmek..
11 Eylül 2018 12:12


6-7 EYLÜL, VARTAN İHMALYAN NE DİYOR?

Aşağıda Yunanlı komünist Manolis Glezos'un Türk yoldaşlarının 6-7 Eylül değerlendirmesinden duyduğu rahatsızlığı ve eleştirisini ifade eden bir anekdot paylaşmıştım.

Bazı yorumcu arkadaşlar Mihri Belli'nin o tarihlerde TKP'yi temsil edemeyeceğini dolayısyla bu sözlerin TKP'yi bağlamadığı mealinde itirazlar dile getirdiler.

1959'da Atina'da yapılan toplantıda TKP'yi kimin temsil edip edemeyeceği bilme durumunda değilim. Ben Yunanlı bir komünistin isim vererek belirttiği bir serzenişini anlattım.

Diğeri ayrı bir tartışma konusu. O yıllarda TKP'de olduğu gibi KKE'de de pek çok hizipleşme ve bölünme vardı. Tevkifatlar, kovuşturmalar ve illegalite koşullarında ve Parti organlarında yaşanan ayrışma veya hizipleşmelerin, resmileşip başka partilere bildirilmesi (filanca bizi temsil eder veya edemez gibi) çok zor olduğu bir gerçek. Kanatların "Hayır partiyi asıl biz temsil ediyoruz" demesi durumunda başka partilerin bunu denetleyecek mekanizmaları da yoktur. Güvene veya hiyerarşiye bakarlar. Üst organlardan bir uyarı gelmemişse sorun yoktur denir. Ayrıca Mihri Belli'nin Yunan iç savaşına katılmış tanınan biri olmasından dolayı temsilde bir sorunla karşılaşmamış olması da normal. Partilerin İllegalite koşulları,yaşadıkları bölünme veya ayrışmanın tüzüklere uygun mu yoksa darbe biçiminde mi gerçekleştiğini bugün bile tam olarak bilmemize olanak vermiyor. Zaten konu TKP'nin hukuki temsili değil orada ifade edilen bir anlayışın eleştirisi.

Sorun geçmişte yapılan yanlış değerlendirmelerin, şimdi düzeltilmesi ve aynı yanlışlara düşülmemesi. Bunun nedenlerini bulup giderebilmek...

Peki Mihri Belli'nin görüşleri TKP'yi bağlamıyorsa o dönemde TKP'nin resmi görüşü neydi? Bilen arkadaşlar paylaşırlarsa önemli bir katkı olur tartışmaya.

Brusk Solduk arkadaşımız Vartan İhmalyan'ın anılarında İ.Bilen'in "Türk Yurtseverleri" başlıklı bir bildirisinin eleştirisini yaptığını hatırlattı. Teşekkür ediyorum kendisine. İhmalyan'ın kitabı bende vardı ve o sayfaları ekte paylaşıyorum. Buradaki görüşlerin Mihri Belli'nin ifadesinden çok da uzak olmadığını görebiliyoruz.

İsmail Bilen'den kasıtla ilgili Paragrafta şöyle yazıyor İhmalyan:

"“Bir ara bana 6-7 Eylül olaylarıyla ilgili olarak bastırdığı, «Türk yurtseverleri» imzalı bir broşür verdi. Soğuk davranışımı pek beğenmemiş olacaktı. Broşürü alıp otele dönüşümde okuyunca şaşırdım. Bilindiği gibi, İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra, ismet Paşa zamanındaki, gayesi Türkiye'deki azınlıkları vurmak olan «varlık vergisi»nden sonra, 6-7 Eylül olayları yine azınlıklara yönelik bir vuruştu. Broşürün «Millet hoşnutsuzluklarını açığa vurmuştur!» başlıklı bölümünde: «Milleti sokaklarda böylesine yürüten, memleketi baştan başa kavuran açlıktır, işsizliktir!» deniyordu. Oysa sokaklara dökülen millet değil, bir yığın çapulcuydu, öyle ki, I. Bilen bu eyleme bir tür ilerici nitelik veriyordu. Gerçekteyse azınlıkların mağazalarım yağma eylemi gerici Menderes hükümetince düzenlenmiş ve Menderes bu eylemi komünistlerin yaptığını bildirerek bir sürü komünisti tutuklamıştı. i. Bilen sözu geçen broşüründe «milleti sokaklarda böylesine yürüten, memleketi baştan başa kavuran açlıktir, işsizliktir» derken, Menderes’in ekmeğine yağ sürüyordu, çünkü genellikle açlar ve işsizler komünistlerdi. Oyıllarda sicilli komünistleri işe almıyorlardı. Broşürün başka bir bölümünde de şunlar yazılıydı: «Sokağa çıkan halk (oysa halk değildi sokağa çıkan, Menderes polisinin kışkırttığı ve göz yumduğu çapulculardı) fırınlara, kasap dükkânlarına, mağazalara, şekerleme, çikolata imalâthanelerine daldıysa kabahat onun değildir! Kabahat, halkı şekersiz bırakanlarındır». Oysa bilindiği gibi çapulcular genellikle azınlıklann manifatura mağazalarını yağmalamış, kumaşları toplarla sokaklara atıp paramparça etmişlerdi. Broşürün aynı bölümünde şöyle deniliyordu: «Beyoğlu’ndan, Karaköy’den geçen İnsan seli, yurdumuzun milli ekonomisini batıran, yerli fabrikalarımızı kapatan, esnaf ve tüccarlarımızın büyük bir kısmım mahveden yabancı sermayelere karşı duyduğu hoşnutsuzlukları açığa vurmuştur». Bu da palavranın daniskası. Azınlıktan esnaf ve tüccarların mağazalarını yağmalamakla «yabancı semayelere karşı (insan selinin) duyduğu hoşnutsuzlukları açığa vurmanın» ne ilişiği var? Yağma eylemi özellikle azınlıklara karşı olmayıp da örneğin Avundukzadelere, Bilberzadelere, Antalya ambarı, Vehbi Koç gibi ortaklıklara karşı olsaydı «yabancı sermayelere karşı duyulan hoşnutsuzluk» söz konusu olabilirdi. Ne var ki, İ. Bilen’in kara bilgisizliği, palavracılığı ve cart-curtçuluğu, birçok gerçekleri anlamasına engeldi.

Sözü geçen broşürün yalnızca bir yerinde ؛ «Türkiye halkını ezenler, yurdumuzda milli azınlıklara ilk defa saldırmıyor* denilmekte, böylece de İ. Bilen baklayı ağzından çıkarmakta, yani ulusal azınlıklara saldırının söz konusu olduğunu kabul etmekte. O halde ne gereği vardı yukarıdaki palavraların?”

((V.İhmalyan; Bir Yaşam Öyküsü, Cem yayınevi, 1989, İstanbul, s. 163-164)

Ali Kemal Sağlamİlk olarak 6-7 Eylül pogromu için Komünsitler'i suçlamak yeni bir şey değil. Dönemin hükumeti de olaylardan Komünistleri sorumlu tutup Mihri Belli'yi tutuklamıştı. İkincisi: Mihri Belli 1959 yılında yurt dışına hiç çıkmadı. Üçüncüsü:Mihri Belli, İsmail Bilen'in nasıl bir sahtekâr ve yalancı olduğunu anılarında uzun uzun anlatır. Bilen'in fikirlerini Mihri. Belli'ye bağlamaya çalışmak ayıptır. Ayrıca Mihri Belli Yunanlılar için savaşıp iki defa kurşun yemiştiir. Dünya tarihindeki en büyük yiğit ve mert enternasonalist devrimcilerden biridir. Ona düşmanlık ederken asgari düzeyde dürüstü olun en azından.
7 Eylül 2018 11:30
Recep MaraşlıOkumamak... Okuduğunu anlamadan yorum yapmak... Hangisi olduğunu bilmiyorum ama paylaştığım her iki yazı da 6-7 Eylül pogromu için komunistleri suçlamıyor. Dönemdeki Türkiyeli komünistlerin bu konu üzerindeki değerlendirmelerini, tutumlarını sorguluyor, eleştiriyor. Bunlar birbirinden çok farklı şeyler... Bilen'in fikirlerini Belli'ye bağlama çabası da yok. Mihri Belli ile ilgili anlatım bir önceki paylaşımda Yunanlı bir komünistin anlatımından aktarıldığı için yukarıda tekrarlanmadı. Siz herhalde o paylaşımı okumadınız. Bu anılar Mihri Belli'nin yaşadığı yıllarda da çeşitli sosyalist forumlarda; makalelerde dile getirildi. Kendisinden herhangi bir tepki gelmedi. Mihri Belli çok önemli mücadeleler vermiş olabilir. Bu onun hiç bir zaman yanlış bir şey söylemediği, yanlış değerlendirme yapmadığı anlamına gelmez. Tersine Yunan iç savaşına katılmış birinin Rum halkının maruz kaldığı bir pogrom hareketine karşı mazur gösterici değil eleştirici bir tavır alması gerekirdi. Diyelim ki Manolis Glezos yanılıyor. Peki siz Mihri Belli'yi bu kadar iyi tanıyan, savunan biri olarak onun 6-7 Eylül olayları ile ilgili gerçek görüşünün ne olduğunu, yayınlanmış bir makale, bir kitap veya bir anı ile ortaya koyamaz mısınız? Böylesi tartışmaya daha iyi bir katkı olmaz mı?
7 Eylül 2018 12:15
Recep MaraşlıAli Kemal Sağlam / Yukarıdaki paylaşımımdan dolayı sayfasında bana yığın hakaret yağdıran bu kişi kendisine cevap verme hakkımı da engelliyor. Aslında beni değil aralarında ortak tanıdığımız bir çok dostun da bilgi alma hakkını engelliyor. Onlara saygısızlık yapıyor en başta. Hakikatin tek bileni ve yargılayıp karar vereni kendisi olduğuna ve her şeyi ispatladığına inanıyor ve buna göre artık kimse onun sözünün üzerine söz söylememeli. Düşünelim bu adam es kaza bir partiye yönetici olursa, bir yetkili görev alırsa onun bildiği "hakikatin" dışında bir şey savunanlara ne yapardı acaba? Arkadaşlarımın bilgisine sunarım. Bu kişi bana demekteki "Ben sayfamda ahlaktan,dürüstlükten ve samimiyetten yoksun tartışma yapanlara izin vermem. En azından burası temiz olsun . Söylediklerinizin yalan olduğunu bütün kanıtlarıyla ortaya koyduktan sonra iddianıza devam ederseniz bu tartışma değildir. Kötü niyetin kanıtıdır." /
8 Eylül 2018 21:36

Yorumlar