Kürt ulusal demokratik hareketi bünyesindeki kimi çevrelerden sık sık "Türkiye'nin demokratikleşmesi bizi ne ilgilendirir, biz kendi işimize bakalım" deme konformizmini duyunca "eyvah!" demekten kendimi alamıyorum.
Günün dayatan işlerinden kaçınmak için daha uzaklara bakarak ıslık çalmak!"Türkiye'deki demokrasi mücadelesi bizi ilgilendirmiyor" demek "Türkiye'nin sömürgeci-faşist bir rejim (şimdilerde ek olarak İslamcı-faşizan) olması bizi ilgilendirmiyor" demekten farksızdır.
Bizim kaderimize hükmeden iktidarı değiştirmek için bizim de kullanabildiğimiz her araçla mücadele etme yükümlülüğümüz vardır.
Diyelim ki bağımsız bir Kürdistan oldu. Bütün önemli yollar üzerinde ve dört tarafınızı çevirmiş komşularınızın "demokrat" olmasını mı istersiniz yoksa sizi bir avuç suda boğmak için fırsat kollayan saldırgan diktatörlükler olmasını mı?
Nesi sizi ilgilendirmez bunun?
Diyelim ki bağımsız Kürdistan oldu: Türkiye'deki bütün Kürtler Kürdistan'a mı akın edecek sanıyorsunuz? Buralarda hiç Kürt yaşamayacçak mı? Onların demokratik bir devlette, demokratik bir toplumda yaşama diye bir sorunları olmayacak mı?
Bunun nesi ilgilendirmez sizi?
Ki şimdi tepemizde boza pişiren iktidardan kurtulmak, olmuyorsa değişime zorlamak, olmuyorsa reformlar yapmasını sağlamak, hasılı elimizde hangi araç varsa, neye gücümüz yetiyorsa ona uygun mücadele etmenin nesi yanlış?
Arkadaşlar bunun adına zaten "demokrasi mücadelesi" denir.
Bir zamanlar "devrimci" ve "sosyalist" olduğunuza dair "hafıza kaybı" yaşamaktaysanız da, bari demokrasi ve özgürlükler mücaedelesi ne anlama geliyor, hatırlayın derim...
Mücadelenin demokratik ve özgürlükçü olarak birbirini tamamlayan iki yanı vardır. Sorun bu yanlardan birini yok saymamak, birini değerinin yerine ikame etmemektir. Bu iki yanın birbirine karşıt değil, birbirini besleyen, geliştiren özellikler olduğu unutulmamalı derim.
Yorumlar
Yorum Gönder