Bu yazıyı hiç yazmamış olmayı ne kadar isterdim...Artık o uğursuz haberin gelmesini beklediğimiz ama hiç gelmemesini umduğumuz uzun günlerde söz ve yazı hükmünü yitirmişti. Her şey bir dipsiz karanlık bir kuyunun içinde gizliydi sanki. Biz oraya hiç bakmak istemiyorduk.
Mucize olmayacağını biliyorduk ama yine de mucize olmasını bekliyorduk...
Hapisteyken kurşun yarası almış insanlardan dinlemiştim. Vurulur vurulmaz insanın büyük bir acı duyacağını sanırdım. Öyle değilmiş... Belli belirsiz bir dokunuştan sonra ağıd ağır işlermiş sancı. Ölüm haberi de sanırım öyle oldu; durdukça acılaştı, kurşun yarası gibi derinleşti...
Bir şeyler yazmalıydım ama sanki ne kadar geciktirirsem o denli yaşıyor olacaktı. Yazarsam kabul etmiş olacaktım...
Geçen yıl çok meş'um bir yıl oldu: Ölüm en sevdiğim birkaç arkadaşı aniden aldı aramızdan. Önce Nadir DEMİRÇİVİ... ardından Serdar CAN... Hiçbirine hazırlıklı değildik.
Sarkis'e hazırlıklıydık güya. Ne oldu sonra? Acısı çok daha fazla oldu...
Mehmet Uzun da kanserle veda etmişti hayata.
"- Hastalıklar içinde en demokratı kanserdir" demiş, "insana kendisiyle mücadele etmek için zaman tanıyor."
Kalp krizi Nadir ve Serdar'ı aniden vurup götürdü.
Sarkis, kanserin kendisine yaptığı çağrıyı şövalyece ayakta karşıladı ve sonuna kadar savaştı. Bu savaşın tanığıyız...
İlk anından beri haberdar ettiği birkaç "vefalı dostuyla" sınırlıydı her şey. Son haberleştiğimiz güne kadar daha sık, daha uzun görüşür olduk. Görüntülü telefonlarla, o yorgun düşene kadar.
"Yorgun düşmesi" de bir mucizeydi, çünkü hiçbir görüşme onun yorulmasıyla bitmez, araya bekleyen kişilerin, işlerin girmesiyle biterdi.
Beraber yatığımız son iş dostlara teşekkür mesajıydı ve Erivan'da evinin kapısının üzerine asmak üzere "SARKİS HATSPANİAN VATANINA GERİ DÖNECEK ELBET!" yazılı bir grafik... [İlişikte paylaşıyorum.]
Her şey için çok titiz, kılı kırk yardığını söylemeye gerek var mı? Gecelerce şöyle mi olsun, böyle mi olsun; şu yazı mı iyi, şu söz mu oturdu; yazıştık, konuştuk... Sonunda içine sinen bir grafik tasarımı çıktı...
Sarkis Kevorki Hatspanian da sanat eğitimi görmüştü; siyasette maximalist olmasına rağmen sanatta minimalistti -az biçimle çok şey ifade etmeye- eğilimliydi. Beni çok karmaşık ve ayrıntılı buluyordu grafikte. "Bir Türk, Bir Kürt, Bir Ermeni" konferanslarının afişlerini de tartışa tartışa yine beraber hazırlamıştık.
Sarkis'in kanseri yeneceği, sağ salim evine döneceği ile beraber adalet savaşının da er geç kazanılacağına dair inancını içeriyordu bu söz.
Vatana geri dönüş...
Benim de tüm kalbimle desteklediğim bir istek, bir özlem, bir adalet dileği...
Kanseri yeneceğine kesin inançlıydık.
Taki ağır kemoterapilerden sonra bile pankreasın üzerindeki lanet urun varlığını koruyup "SİL BAŞTAN!" dendiği zamana kadar.
Son olduğunu bilmeden yaptığımız son görüşmede, Ocak ayında ABD'ye Hrant Dink ödülü almak için gideceğini söylüyordu; Bahara doğru da Frankfurt'ta soykırım karşıtları olarak kendisiyle bir toplantı yapacaktık.
Sonra benim kitabın Almanca çevirisi için sohbet ettik. Baştan beri "Ortak Tarih" bölümüne itirazları olduğunu ama bir türlü yazmaya fırsat bulamadığını söylerdi. Sözlü olarak gerekçelerini anlattı epeyce. Kitabın güncellemesi için sağlığı el verdikçe bana öneri notları yazacağını söyledi.
Yakın geleceği bu kadar planlamışken aklımda yoktu hiç bu yitiklik.
Bir veda yazısı hiçbir zaman aklımda olmadı.
Ama şimdi o çok sevdiği vatan toprağında ama asıl olarak dünyanın her yanına nar taneleri gibi serpilmiş dostlarının yüreğinde yatacak, yaşayacak.
24 Nisan 2015'de Erivan'daydık. O gün bardaktan boşalırcasına yağdı yağmur. Ertesi gün ise hava öyle bir güzel açtı ki Ararat tüm görkemli güzelliğiyle Erivan'dan görülür oldu.
"Bakın" diyordu arkadaşlara, "Biz onbinlerce yıl o dağın eteklerinde yaşadık. Şimdi sadece 100 yıldır ayrıyız.
Bir gün mutlaka oraya döneceğiz..."
Hatspanian Sarkis'in evinin kapısına yazdığımız
"SARKİS HATSPANİAN VATANINA GERİ DÖNECEK ELBET" yazısını Ermeni halkının sürgündeki evlatlarının ulu Ararat'la buluşma istem, özlem ve azmi olarak okuyalım.
Sarkis'ler vatanına dönebilsin; adalet acı çekmesin.
Yorumlar
Yorum Gönder