DERSİM 38' hakkında EN ÇOK SORULAN BAZI SORULARA CEVAPLAR (1)


SORU - Dersim katliamı / soykırımı özünde Kızılbaş-Alevilere yönelik dinsel amaçlı bir kırım mıydı; Kürtlere (Zaza veya Kırmanç kimliğine) karşı ulusal bir kırım mıydı; yoksa kripto Ermenilik dahil, Dersim'deki farklı etnik-dini kültürlere yönelik bir kırım mıydı?

- Dersim soykırımını sadece bir tek boyutuyla ifade etmek ve sadece bir boyuta indirgemek yanlış olur. Bunların tümü Dersim'e uygulanan soykırımın farklı boyutlarını ifade ediyor. Etnik, dini ve kültürel boyutları var. Zaten bu çeşitliliktir ki asıl sorun olarak görülmüş ve bir kırım uygulanmıştır.
Konuya kurbanların kimliği kadar, failin (Kemalist devletin) amaçları bakımından da bakmakta fayda var.
Yaklaşık 500 yıldan beri Osmanlı egemenliği altındaki çoklu bir toplumsal, etnik-kültürel yapıya sahip olan (Balkanlardan, Akdeniz'e, Önasya'dan Mezopotamya ve Ortadoğu'ya) bu geniş coğrafyanın 1890'lardan itibaren İSLAMLAŞTIRMA-TÜRKLEŞTİRME amaçlı sistemli bur sürgün-katliam-zulüm politikasına hedef olduğuna tanık olmaktayız.
Ondan önceki yüzlerce yıllık süreçte bu coğrafya esas hedef olarak Hristiyan halkları ve ardı sıra dominant Sunni İslam'ın dışında sapkın inançlar olarak görülen Aleviliği ve Ezidiliği hedefleyen şiddet politikalarına sahne olmuştu.
1890'lardan itibaren gelişen kampanyanın itici motivasyonu "din veya etnik-kültürel farklılıkları üzerinden farklı milletlerin örgütlenerek Osmanlı'ya KARŞI İKTİDAR ODAKLARI oluşturması ve giderek bu iktidarların dış yardımla desteklenerek imparatorluktan kopmaları" KORKUSU idi.
Toplumsal olarak çok uluslu, çok etnikli, çok dinli, kültürel anlamda çoğulcu yapısını 19.yy'da bile halen koruyan Osmanlı İmparatorluğu'nun gelişen ULUSAL DEMOKRATİK mücadele ve BAĞIMSIZLIK istemleriyle nasıl baş edeceği temel bir sorundu.
Tanzimatçılar, sosyo-ekonomik ve toplumsal sorunları, Batı değerlerine daha çok yönelerek, Anayasal reformlar yaparak çözmeye çalışmışlardı. Gayrı-Müslim halklarla "eşit vatandaşlık hukuku" bunlardan en önemlisiydi.
Abdülhamit despotizmi ise bu tedbirlerin İmparatorluğu "kurtarmaya" yetmediğini görerek, yüzünü İSLAM BİRLİĞİ TEMELİNDE bir düzenlemeye çevirmişti. Bu nedenle de özellikle Doğu'da Ermeni ulusçuluğunun gelişmesi öncelikli bir tehlike olarak görüldü. Kürt Beyleriyle anti-Ermeni temelde yeni bir İŞBİRLİĞİ yapılması, Sunni-Kürt aşiretlerinin silahlandırılarak HAMİDİYE ALAYLARI oluşturulması, Kızılbaş/ Alevi ve Ezidi aşiretleri için de bir ezici bir rol üstlenmiş oldu.
Şöyle toparlayabiliriz: 1890'lı yıllardan başlayan anti-Ermeni temelli katliam ve progromların amacı asıl tehlike olarak ERMENİ ULUSAL İKTİDARI'nı önlemek idiyse de, potansiyel olarak diğer halklardaki ULUSALCILIĞI da önlemekti. Amaç hangi ulustan olursa olsan İSLAM EKSENLİ bir BİRLİK'le Osmanlıyı korumaktı.
İttihat-Terakkiciler ise sürgün ve soykırım politikalarına TÜRK-İSLAM SENTEZİ temelinde devam ettiler. İSLAM sadece TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ'nin tamamlayıcı bir özelliği olarak görüldü. Kürtler, Balkan ve Kafkas göçmeni Müslüman halklar İSLAM şemsiyesi altında ittifakçıydılar ama özünde TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ'ne hizmet etmeliydiler. Türklük ve İslamlık birbirine kolayca geçiş yapılabilen kavramlar olarak sunuldu.
Büyük 1915 soykırımı, 1. Dünya Paylaşım Savaşı koşullarından da yararlanılarak bu temelde gerçekleştirildi. Ön Asya, Batı Ermenistan, Yukarı Mezopotamya, Kürdistan, Pontus, Kilikya olarak var olan bütün kadim coğrafya TÜRKLEŞTİRME-İSLAMLAŞTIRMA amaçlı olarak etnik, dini, kültürel yok etmeye maruz bırakıldı. Ermeniler, Rumlar, Asuri/Süryaniler yok edildi ve ya sürüldü. Amaç TÜRK MİLLİ DEVLETİ'ne toplumsal taban hazırlamaktı. Zaten soykırım uygulanan alanların "MİSAK-I MİLLÎ" olarak ilan edilen alanda gerçekleştirilmiş olması yeterince açıklayıcıdır.
Bu hazırlanmış coğrafyadan bir TÜRK ULUS DEVLETİ çıkarma işi İttihad-Terakki'nin ardılı olarak KEMALİST İKTİDARA kaldı. Onların "KURTULUŞ SAVAŞI" adı altında yaptıkları şey anti-RUM ve anti-ERMENİ temelde bir seferberlikle hem bu halkların kovuldukları ülkelerine geri dönüşünü imkansız kılmak, hem de Ege'de Rum-Yunan ve Batı Ermenistan'daki zayıf Ermeni askeri gücünü ortadan kaldırmaktı. Bunu da başardılar...
Ermeni, Rum tehlikesi bertaraf edilip MİLLİ DEVLET, 1924 Lozan'da tescil edilince Kemalist İktidar bu kez İKİNCİL TEHDİTLERİ ortadan kaldırmaya yöneldi. Bu tehditlerin başında Kürtlerin ULUSLAŞMA eğilim ve dinamikleri gelir. Ardı sıra Osmanlı döneminin iktidar ortakları olarak İSLAMİ DİNİ LİDERLİKLERİN devlet otoritesi altına sokulmaları...
Şu halde KEMALİST İKTİDAR'ın sürdürdüğü sürgünler-katliamlar her ne kadar kendinden önceki Abdülhamit ve İttihatçı soykırımların bir devamı olsa da bu sefer amaç Türk ulus-devletini HAZIRLAMAK ve ya KURMAK değil KORUMAK (Stabilize etmek) amaçlıdır diyebiliriz.
İşte Dersim 38' soykırımı, kendinden önceki son 50 yıllık Etnik, dini, kültürel TEKTİPLEŞTİRME (Türk ulus-devletin hazırlama, kurma ve güçlendirme) politikasının TAMAMLAYICI BİR HALKASI'dır.
Çünkü o tarihlere geldiğinde bile DERSİM bütün o alanda ÇOK KÜLTÜRLÜ, ÇOK ETNİKLİ, ÇOK İNANÇLI yapısını koruyan, henüz içine girilip egemen olunamamış bir ada, bir kale gibiydi. Merkezi iktidar için potonsiyel bir tehdit oluşturuyordu. Bu nedenle önce özel kanunlar çıkarıldı, sonra kuşatıldı ve sonra bahaneler üretilerek BAŞINA ÇÖKÜLDÜ, dağıtıldı...
Burada Alevi-Kızılbaş kimliğinin hedef olmadığını, eğer öyle olsa idi başka bölgelerdeki Türkmen Alevilerin kırımlara maruz kalmadığını örnek gösterenlere şöyle cevap verebilirim.
1925 Şeyh Said ayaklanmasında Sünni din büyüklerinin, Şeyhlerin, Mollaların hedef alınması gibi; Dersim 1938'de de Alevi-Kızılbaş din büyüklerinin Seyitlerin, Dedelerin, Rayberlerin hedef alındığını görürüz. Bunun gibi dini otoriteleri olmasa da güçü Aşiret Reislerinin, beylerinin de hedef alındığı bir vakıadır.
Bütün bunlara bakarak işin içinde Kemalist burjuvazinin, FEODALİZMİN TASFİYESİ hareketini görenler de çok olmuştur.
Kemalizmin siyasal yapısı bir SINIFA değil, tümü sınıflara, cemaatlere, dinlere, kültürlere hiza mesafe vermekle kendini görevle kabul eden ASKER-SİVİL BÜROKRASI'ye dayanır. Bu yapı Osmanlı, hatta Selçuklu döneminden gelen bir Ordu-Ulema işbirliğiyle REAYA kabul ettikleri bütün toplum üzerinde kendilerine YÖNETME HAKKI görürler.
Osmanlı döneminde siyasi iktidarın ortağı olan Sunni islamın iktidar kurumlarının DENETİM - VESAYET altına alınmasını esas aldılar. Ellerindeki program TÜRK ULUS DEVLETİ'ni korumak güçlendirmektir. Batıya yönelim, modernizm, seküler hedefler de bu yapıyı koruma ve güçlendirmek adınadır. DİN'den ayrılınmamış ama DEVLET OTORİTESİ'nin altında yedek güç olarak ikame edilmişti.
Dolayısıyla Dersim 38'de Alevi din önderlerine yönelinmesi; devletin hem SÜNNİ'lere olduğu gibi ALEVİ başkaldırılarına ortak bir tavizsizlikle yöneldiklerine dair bir ÖRNEK olarak ssunma olanağı verir. Mesaj şudur: Biz Alevi veya Sunni oluşunuzla değil DEVLETE BAĞLILIĞINIZ, bir İKTİDAR ALTERNATİFİ olup olmamanızla ilgileniyor. Caydırmaya çalıştıkları karşı iktidar odaklarıdır.
Yok etmeye çalıştıkları da bu İKTİDAR ALTERNATİFLERİNE toplumsal taban olabilecek dini, etnik, kültürel cemaatleri, toplulukları YOK ETMEK, DAĞITMAK veya ERİTMEK'tir.
Dersim, Kemalist iktidar için işte bu nedenlerle hedef olmuştu

Yorumlar