Genelde ulusal sorunlar, özelde de Kürt - Kürdistan sorununda en çok başvurulan metafordur KARDEŞLİK !
Tabi bir de bizim de çok hoşumuza giden genel bir "HALKLARIN KARDEŞLİĞİ" söylemi var.
Bunların hangi bağlamda kullanıldığı da önemli. Örneğin bugünkü ilişkilerimizin "KARDEŞÇE" olduğunu mu iddia ediyoruz yoksa bugünkü ilişkiler kardeşçe değil ama bir çözüm olarak "KARDEŞLİK" ilişkisi öngörüyoruz mu demekteyiz.
İster bugünümüzü tanımlama, ister soruna çözüm bulma bağlamında kullanılsın, KARDEŞLİK metaforunun çok zayıf olduğunu, buna dayanarak bir TANIM ya da ÇÖZÜM yapılamayacağını düşünüyorum.
Ve sanıldığının aksine KARDEŞ metaforu ilişkilerimizi tümüyle yansıtmıyor değil. Halklarımız arasındaki ilişki "KARDEŞÇE" olarak tanımlansa bile, KARDEŞLİK illa ki EŞİT ve BARIŞÇIL ilişkiler içinde olduğumuz anlamına gelmiyor.
Kardeşler arasındaki ilişkinin esas olarak EŞİT değil EŞİTSİZLİK üzerinden yürüdüğünü, daima bir HİYERARŞİ içerdiğini; küçüklerin AĞABEYLERE itaat etmesi; AĞABEYLERİN kız çocukları ve erkek kardeşleri için VESAYETÇİ bir sahiplenme hakkına sahip olması gibi temel çizgilere sahip olduğunu akılda tutalım.
Kardeşler arasındaki ilişki her zaman SEVECENLİK ve MERHAMET üzerine kurulu değildir. Kardeşler arasındaki KISKANÇLIK, REKABET ve NEFRET derin ve ölümcül bir yara gibi işleyebilir. KARDEŞ KAVGALARI, belki de dünyanın en acımasız cinayetlerine yataklık etmiştir.
Ortadoğunun tek tanrılı dinler mitolojisinin ilk CİNAYETİ kardeşler arasında, Habil'in Kabil'i öldürmesi ile gerçekleşir.
Evde ikinci bir BEBEK dünyaya geldiğinde, önceki KARDEŞLERİN tepkisi öncelikle "anne babanın ilgi ve sevgisini paylaşmamak", yeni gelen "misafirin" bir an önce ve hızla bir biçimde evi terk etmesini istemek, beklemek biçiminde görülür.
Evet, "KARDEŞÇE İLİŞKİLER" tüm bu eşitsiz, çekişmeli, sancılı, şiddete açık davranışları da içerir. Dolayısıyla bu özelliklerini ihmal ederek "Kardeşçe ilişkiler"i kutsamak mümkün olmaz.
"Kardeşçe ilişkilerin" sorun çözücü olmasında da bir hayli problem vardır. Örneğin "BİZ KARDEŞİZ, AYRILAMAYIZ!" denilebilir mi? Bugün dünyada tek yumurta ikizleri de dahil AYNI EVİ PAYLAŞAN kaç tane kardeş ailesi var? Çoğusu ilk fırsatta EVİ TERK ETMEK, AYRI EV AÇMAK ister. Dolayısıyla "kardeşçe ilişkiler" aynı evde kalmayı ima etmez. Yapamayanlar ya maddi olanaklar yüzünden ya da bazı sorumluluklar kendi üzerlerine kaldığı için yapamamışlardır; aile içi kavgaların en büyük nedenlerinden biridir bu...
KERDEŞLİK'in EŞİTLİK içerdiği tek konu ROMA ve tabi (Medeni Hukukta) MİRAS konusudur. Buna rağmen yine de ebeveynlere yakınlık, uzaklık, sorumluluk alıp almama kriterleri öne sürülerek MİRAS KAVGALARI da kardeşçe ilişkilerin bir parçası olagelir. Zaten İslam hukuku kadın ve erkek kardeşler arasında miras bakımından eşitlik gözetmez. Osmanlının TAHT ve VERASET kavgalarına baktığımızda da "DÜNYA NİZAMI İÇİN KARDEŞ ve EVLAT KATLİNİNİN" çözüm sayıldığı görülür.
Dolayısıyla TC Başkanı Erdoğan'ın "KÜRT KARDEŞLERİNE" bir yandan AĞABEYİLİK taslarken, bir elinde hançeriyle onları DOĞRAMASI, yok etmeye hazır olması "kardeşlik" tanımının içine sığabilir.
Kıssadan hisse: bana göre "kardeşiz", "hayır değiliz!" tartışması çok anlamlı değildir. Gerçekten kardeş olalım ya da olmayalım: halkların, toplumların arasındaki ilişkiyi "KARDEŞLİK" gibi cılız ve yanlış bir metafor üzerinden değil EŞİT HAK ve ÖZGÜRLÜKLERE sahip, ADİL ve BARIŞÇI bir hukuk üzerinden kurmak gerekir derim.
Ulus'un etnisiteye göre mi; dine, mezhebe, dile, kültüre ya da vatandaşlığa göre mi göre mi tarif edileceği de oldukça önemli. "Halk" derken ulusu mu, etnik bir topluluğu mu kastettiğimiz de önemli.
Sol jargon "halk" tanımını sınıf temeline dayandırır ve içinden sömürücü sınıfları çıkararak, geride kalan emekçi sınıfların bileşkesini kasteder. "Halklar" tanımı aradaki dil ve kültürel farklılıkların tanındığını gösterir.
Buna göre halkların eşitliği ve dostluğu demek, bunu amaçlamak daha doğru olacaktır derim.
Yorumlar
Yorum Gönder