Özel Mahkemeler’in halkoyuna karşı güç gösterisi

 YSK’nın Hatip Dicle’ye verilen oyları çöpe atarak milletvekilliğini düşürmesi ardından; Milletvekili seçilmesine rağmen halen KCK davasından tutuklu yargılanan bağımsız Milletvekilleri de “Özel Yetkili Mahkemeler” tarafından salıverilmedi.

Milletvekili seçildikleri halde “Ergenekon Davası”ndan tutuklu bulunan 2’si CHP biri de MHP’li üç vekil de İstanbul’daki “Özel Yetkili Mahkeme”ler tarafından bırakılmamıştı.

“Özel Yetkili Mahkeme”lerin Güç gösterisi!...

Görülen o ki Tutuklu olarak yargılandıkları halde çeşitli partilerden ve bağımsız aday gösterilen kişilerin milletvekili seçilmeleri, “Özel Yetkili Mahkemeler” tarafından kendilerine karşı bir “meydan okuma” olarak algılanmaktadır.

Bir yanıyla da doğrudur: Çünkü Bağımsız adaylar, tutuklu bulunmalarına ve kişisel olarak seçim çalışmalarına katılamamalarına rağmen -bu hakları da engellendiği halde!- büyük bir kitle desteği ile milletvekilleri seçilmesi; görülmekte olan yargılamanın halk nezdinde herhangi bir itibarı olmadığını, Kürt halkının bu insanları “suçlu veya suç zanlısı” olarak görmediğini ortaya koymuştu.

Seçime katılmaları ve milletvekili olmaları YSK tarafından onaylandığı halde, bu milletvekillerinin tahliye edilmemeleri, “Özel Yetkili Mahkemelerin” bir karşı güç gösterisi olarak ortaya çıkmaktadır. “Siz bu insanları bizim elimizden kurtarmak için seçtiniz ama biz istemezsek sizin seçmeniz bir anlam ifade etmez” diyerek, halk oyundan “üstün”, “seçkin” bir tavır takınmaktadırlar.

Kararlarda öne sürülen gerekçelerin “özrü kabahatinden büyük” sudan bahaneler olduğu çok açık.

Örneğin “kaçma şüphesi” olan kişinin herkesin gözünün önünde politika yapacağı açık bir milletvekilliği makamını seçmesi çok saçma değil mi? Tutuklama gerekçelerinde “sabit adres, belirli bir iş bulunmaması” özel bir yer tutar. Bu insanlar ise ülkenin en üst düzeydeki görevlerinden birine seçilmiş kişiler.

“Delilleri karartma ve etkileme” gerekçesi ise en daha da saçma; Bu kişilere oy veren on binlerce insan onlar tutukluyken de delilleri etkileyemez mi? Bu insanları aday gösterip, onlar için seçim çalışması yapan “güçler” de delillere çok rahatlıkla etki edemezler mi? Tutukluluk bu kişilerin eğer etkileyecek bir delil varsa onların etkileme gücünü azaltmıyor.

“Delillerin toplanmamış olması” ise diğer üçünden daha da saçma bir gerekçe; eğer deliller henüz toplanmamşsa bu insanları hangi delillerle tutuklu yargılıyorsunuz ki? Mahkemeler delil toplama yeri değil, toplanan delillerin hukuki yeterliliği olup olmadığının tartışılıp değerlendirildiği yerdir. Mahkeme kolluk kuvveti değildir ki “delil” toplasın. En fazla resmi yazı yazar ve oturup gelen cevabı bekler. Cevaplar da Allah bilir kaç ay sonra ve nasıl gelir? Mahkemelerin yazışmalarını beklemek için tutuklu olmak mı gerekiyor?

“Suçun vasfı”na yapılan atıf ise mahkemelerin bir tür “ihsas-ı rey” yaptıklarını, yani “o kişileri suçlu gördüklerini ve ceza vereceklerini baştan belli ettiklerini ortaya koyktan başka bir anlam taşımıyor. “Bu kişilere kesin ceza vereceğiz, vereceğimiz cezanın da alt sınırını henüz yatmadıkları için bırakmıyoruz” diyorlar açıkçası.

Hepsinden öte de bu kişilerin milletvekili seçilmelerinin Mahkemeyi “ırgalamadığını”, şu kadar veya bu kadar oy almalarını “takmayacakları” söylemiş oluyorlar.

Bu haliyle kendilerni herşeyin üstünde gören seçkinci bir yargı bürokrasinin halk oyuna karşı bir “meydan okuması” ortaya çıkıyor.

Günümüzün “İstiklâl Mahkemeleri”

Bugünün “Özel Yetkili Mahkemeleri”, TC’nin kuruluş yıllarındaki İstiklâl Mahkemelerinin evrimleşmiş ve güncellenmiş halinden başka bir şey değil.

Mahkemeler, Yargı bürokrasisi vb. özünde sistemi koruyan “hukuk düzeni”nin uygulayıcılarıdır. Bütün ceza yasaları, yargılama usulleri vb. hepsi sistemi koruma ihtiyaçları üzerinde gelişmiştir. Tarih boyunca baskıcı egemen sistemlere karşı verilen insan hakları ve demokrasi mücadelesi, uluslararası düzeyde birçok evrensel hukuk normunun oluşmasını sağlamış; özel hukuk düzenlerini de bir biçimde etkileyerek dengelenmelerine yol açmıştır.

Özellikle diktacı, oligarşik sistemler hukukun bu genel düzen koruyucu vasfıyla yetinmez, ona güvenmez; siyasi iktidarın doğrudan inisyatifi altında çalışacak “Özel Mahkemeler”e ihtiyaç duyarlar. Siyaseten üstlenmek istemedikleri zorbalıkları bu mahkemeler eliyle icra etmeye çalışırlar.

TC’nin kuruluş yıllarında Kemalist diktanın özel yargı aparatı “İstiklâl Mahkemeleri” idi. “Suçlunun idamına, idamının derhal infazına, itirazın bilahare görüşülmesine!” vecizesi bu mahkemelerden kalmadır. [Şimdi de “Sanığın cezasını çekmesine, delillerin bu arada toplanmasına!” biçimine evrilmiş durumda!]

Yüzlerce kişiyi astırıp, binlerce kişiyi ağır cezalara çarptıran bu mahkemelerin yerini daha sonra “Örfi İdare Mahkemeleri” aldı. 1960 darbesinin ardından kurulan ve düşürülen yönetimi yargılayan “Yüksek Adalet Divanı” da o dönemin özel mahkemesiydi.

“Sıkıyönetim Mahkemeleri” 12 mart ve 12 Eylül dönemlerinde darbecilerin siyasal kararları doğrultusunda çalışan, binlerce insanı zindanlara doldurup, adaletsiz biçimde yargılayıp idam dahil olmak üzere ağır cezalara çarptıran “özel yetkili” mahkemelerdi. Sıkıyönetimsiz dönemlerde ise bu mahkemelerin görevleri “Devlet Güvenlik Mahkemeleri” [DGM] üstlendi.

DGM’lerin evrensel hukuk normlarına aykırı siyasal yapısı, özellikle asker yargıçların bulunması AB tarafından da eleştiri konusu olduğu için onun yerini bugünün “Özel Yetkili Mahkemeler” aldı.

Özel Yetkili Mahkemelerin, savcıları ve yargıçları siyasal iktidarın güdümünde çalışan aparatlar olarak ataları olan İstiklal Mahkemeleri’nin kibirli, astığı astık kestiği kestik, ve siyasi iktidarın militanlığını yapan edasını devam ettirdikleri görülmektedir.

Geçtiğimiz yıl yapılan Anayasa Referandumu, yargının “güya” siyasallaşması ve seçilmiş organların üzerindeki hegemonik anlayışını son vermek için yapılmıştı. Bu değişiklik önemli bir kabul gördü. Buna rağmen görülen o ki “Özel Yetkili Mahkeme”ler, bu tartışmaların kendileri için bir anlam ifade etmediğini düşünüyorlar.

İşin doğrusu Özel Yetkili Mahkeme savcı ve hakimlerinin Milli Güvenlik Kurulu veya Bakanlar Kurulu toplantılarına katılarak, oylarını buralarda kullanmaları daha dürüstçe olurdu.

Kaynak: Gelawej.net

https://simurg.info/2011/06/30/ozel-mahkemelerin-halkoyuna-karsi-guc-gosterisi/

Yorumlar