Qarapetê Xaço: Soykırımın son tanığı, Kürt ve Ermeni duyarlılığının ortak sesi

1915 soykırımının son canlı tanıklarından biri -belki de sonuncusu- ve büyük Kürt dengbêji olan Qarapetê Xaço’yu kaybettik.

O, 20. yüzyılın başlarında büyük bir soykırımla kökleri kazınmaya çalışan Ermeni milletinin bir ferdi, ve Kürt milletinin de 20. yüzyılda yaşadığı bütün zulümlerin katliam ve sürgünlerin yakın tanığı, her iki milletin ruhundan gelen ezgilerin ortak haykırışı, seslenişi gibiydi.
Benim gözümde bir abide, bir semboldü...

Bu yüzden “Ermeni Ulusal Hareketi ve 1915 Soykırımı” başlığındaki kitap çalışmamı ona/onlara ithaf etmiştim:

“Çalışmamı yaşamları boyunca Kürt duyarlılığının sesi olmuş iki Ermeni sanatçıya, Garapetê Xaço ve Arame Tikran’a ithaf ediyorum.
Onların yaşamı ve söyledikleri her klam, her stran beni de ifade ediyor.“

Evet onları dinlerken, , seslerindeki tınıyla coğrafyamızın kanlı tarihini ve onun altından fışkıran köklü kültürel mirası başka bir izaha, başka bir araca gerek olmadan anlayabildiğimi düşünüyorum. Onları dinlerken, elimde ne varsa yere bırakırım, sözleri bitene kadar su bile geçemez boğazımdan, tüm benliğim hazırol’a geçer onların duyarlılığı önünde.
Çocukluk ve gençlik dönemimde Kürt kültürüyle en yakın duygusal bağım Dengê Erivan ve Qarapetê Xaço’nun sesiydi. 60’lı yılların radyolu günlerinde bütün ev ahalisi konu komşuyla, akşam saat 5’teki yayını büyük bir törene hazırlanır gibi beklerdik. Radyonun cızırtılı frekanslarında Erivan radyosunu arayan aile büyüklerimizin konsantrasyonunu bozmamak için, beklediğimiz O sesi, o sesleri duymak için sanki tılsım bozulacak gibi nefeslerimizi bile tutardık. “Welatême Kurdistan e, cî meskenê me Kurdan e” ezgisiyle coşkulanır, Xaço’nun “Lawuko Metînê”, “Berîvanê” klamlarıyla hüzünlenirdik, analarımız sessizce ağlardılar.

Garapetê Xaço, soykırımcılara inat 103 yıl yaşadıktan sonra şimdi hayata veda etti. Üstad Arame Tikran’a ise daha nice uzun ömürler diliyorum. En büyük isteğim büyük dengbêjimizi Ermenistan’da yaşadığı mütavazi köyünde ziyaret edip, elini öpmekti, ama olmadı, yetişemedim. En az, ölüm döşeğindeyken gidip göremediğim anam kadar üzüldüm buna.
Kürt dengbejlik geleneğinin ünlü ustalarından Karabet ê Xaço (Garabet Haçadruyan) da, tüm ailesini 1915 soykırımında yitirmiş bir Ermeni yetimidir, bir soykırım mağdurudur. 1902 yılında Xerzan'da doğan Karapetê Xaço, Sultan II. Abdulhamid, Ermeni, Yezidi ve Asurlara yönelik katliam fermanını uygulamaya koyduğunda yedi yaşındadır. Köy yakmalar, toplu katliamlar ve tecridin günlük yaşamın bir parçası olduğu o günler için Xaço, "Hamidiye askerlerine her yerde ölüm melekleri de eşlik ediyordu. Ana evladına sahip çıkamıyordu. Hepimiz kıyamet gününün geldiğini düşünüyorduk." diyor. 5 kişilik ailesini kaybettiği 1915 yılının 1 Mayıs gününü ise şöyle anlatıyor;

"Önce köpeklerin sesini, sonra da kapı sesini duyduk. Tahta kapımıza çok sert vuruyorlardı. Kapıyı açmak için ben gittim. Silahlı üç adam dışarıda duruyorlardı. Kürtçe konuşuyorlardı. Herkesi, köyün aşağısındaki dere kenarına götürdüler. Oraya başka Ermenileri de getirmişler. Hiç vakit kaybetmeden önce erkekleri, sonra kadınları öldürdüler. Sonunda bir parça insaf vicdanlarına girdi ki, bizi bıraktılar. 'Sakın kimse evine geri dönmesin!' diyerek de çocukları uyardılar."
„Karabetê Xaço ve kardeşleri bir süre Kürt köylerinde dilencilik yaparak karınlarını doyurdular. Hiç kimseye de Ermeni olduklarını söylemediler. Kürtçe bilmeleri onların kendilerini gizlemelerine yardımcı olmuştu. Karabet ê Xaço ve kardeşleri birlikte köy köy dolaşıp, tutunacak bir dal ararken farkına varmadan ilk stranlarını da öğrenmeye, yollarda söylemeye başladı. Kız kardeşi on iki yaşındayken, bir köylüyle evlenince o da o köyde çobanlık yapmaya başladı (Filitê Quto’nun köyü) ve birçok dengbêj, masalcı, güzel sesli dervişle karşılaştı.

Uzun kış gecelerinde, köy meclislerinde dengbêjlerin şevberklerine katıldı. Zamanla onun sesinin güzelliği fark edilince, o da köy meclislerinde stran söylemeye başladı. Ve kısa zamanda Xerzan köylerinde genç dengbêjin şöhreti yayıldı. Bir süre sonra, onu da bölgede düğünlere çağırdılar: "dengbêjliğe başladığım zaman artık gizli gizli ağlamayı bıraktım. Aç kaldığımda, birisi bana haksızlık yaptığı zaman, hatta erkek kardeşim on yaşında hastalıktan ölünce sadece stran söyledim“ diyor Xaço.

Sürgün ve katliamlar coğrafyasının kaderi Karapetin yakısını orada da bırakmadı. Şeyh Said isyanını ardından, sürgün ve katliama uğratılan Kürt aşiretleri ile birlikte Güneye göçetmek zorunda kaldı. Tekrar geriye dönmeleri için izin çıktığında ise nüfus kağıdı olmadığı için Qamışlı’da kalmak zorunda kaldı. O zamanlar Suriye Fransızların elindeydi. 

Yapılacak iş de olmadığı için de genç Karapet Fransız ordusuna katıldı ve tam 15 ay, 3 ay Kamuşlo, Derozor, Haseki gibi yerlerde Fransız ordusuna hizmet etti. Kendi anlatımına göre Komutanların hizmetçiliğini yapıyor, Onlara kahve yapıyor, ayakkabılarını siliyor, elbiselerini yıkayıp ütülüyor, böylece evinin geçimini sağlıyordu.

2. Dünya savaşı sona erdiğinde barış yapılır ve Fransızlar ülkelerine dönerken, orduda hizmet verenlere, Fransa’ya birlikte dönme hakkı tanıdıklarını açıkladılar. Fransa’ya gelmek istemeyenler de Suriye’de kalabilir veya istedikleri yere gidebilirler dediler. Qarapetê Xaço ise “ülkesine yani Hayasdan’a gitmek istediğini” söyler. Xaço böylece, 15 yıl hizmetlerinin karşılığı olarak Fransız delegasyonunun aracılığıyla eşiyle birlikte Sovyet Ermenistan’a gönderilmiş olur. Kendi anlatımına göre Binbir zorlukla 1946’da Ermenistan’a ulaşabilir.

1950 yılında Erivan Radyosunun Kürtçe bölümüne katılır. Fakat Qarapet’i orada ilginç bir sürpriz beklemektedir. Radyo yöneticileri söylediği klamların ağalar, beyler ve allah üzerine söylendiği için, Sovyet sisteminde bunun yasak olduğunu söylemektedirler. “Ağaların, beylerin üzerine değilse peki ne üzerine klam söyleyeceğim, kızlar üzerine mi?” diye sorar Xaço, “hem bizdeki ağalık, toprağın zenginliğin üzerine değil, yiğitliğin, cengaverliğin üzerinedir” der. O zaman hareketli ezgiler, oyun havaları oku derler. Qarapet buna da şaşırır: “Erkek adam nasıl oyun havası söyler?” Derken ara yol bulunur, Qarapet ne biliyorsa, nasıl istiyorsa onu söyler, Radyo da sansürden ne kopardıysa onu yayınlar...
50 yıldır da onun sesi bu radyodan, daha sonra kasetlerinden tüm dünyadaki Kürtlerin yüreğine seslendi.

Qarapetê Xaço, Ermeni ve Kürt uluslarının birbiriyle kesişen, çatışan yazgılarının bir sembolu, ortak duyarlılıklarının bir sesiydi. 5 çocuk, 15 torun sahibi bu asırlık çınar göçtüğünde arkasında binlerce kılama sığmayan bir hoş seda, büyük bir kültürel miras bıraktı bizlere.
Kürt ve Ermeni halklarının bu ortak değerinin Aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyorum.

-------------
Bu büyük sanatçı hakkında gazeteci Mehmet Aktaş'ın çektiği belgesel filmin görülmesini ve Salihê Kevirbirî'nin "Bir Çigligin Yûzyili: Karapetê Xaço" kitabının okunmasını öneririm.

Yorumlar