Cumhuriyet'in güçlü fobileri vardir. Örneğin, 70 yillik Kürt
politikasmda en kücük bir esneme gösterirse, sonucunun
bağımsız Kürdistan'a varacagına dair güclü bir korku vardir.
Bu fobilerden biri de "Laz Korkusu"dur. Aslinda bu,
Laz'lara karşi duyulan somut bir güvensizlikten cok
asimilasyonla Türkleştirilmiş toplumların hizla ayrışabilecegine dair duyulan dehşetli bir endişeyi ifade eder.
Laz'lara karşi duyulan somut bir güvensizlikten cok
asimilasyonla Türkleştirilmiş toplumların hizla ayrışabilecegine dair duyulan dehşetli bir endişeyi ifade eder.
Ne zaman Kürt hak ve özgürlüklerinden söz edilse resmi
devlet ideolojisi savunucuları benzer şeyler söylerler:
devlet ideolojisi savunucuları benzer şeyler söylerler:
"Hep Kürtler için istiyorsunuz. Peki yarın öbürgün Lazlar
da ayaklanıp 'biz de istiyoruz' derlerse ne olacak?"
da ayaklanıp 'biz de istiyoruz' derlerse ne olacak?"
Sanırsınız ki "verip de kurtulalım" kabilinden Kürtlere
bazı haklar tanınmasından yanadırlar ama, Lazların -veya diğer başka etnik
toplulukların- ayni şeyleri istemeleri, un-ufak olma yolunda tam bir felaket
olacagi icin bundan cekinmektedirler.
Lazların da özgürlük isteyecek olmalarınin neden felaket
bir şey sayilacagını bir türlü anlayamamişimdir.
bir şey sayilacagını bir türlü anlayamamişimdir.
Cumhuriyetin "Laz korkusunu"na, aslıda "Mayonez
kompleksi" de diyebiliriz. Mayonez, eritme-karıştırma işlemidir, yani bir
nevi asimilasyon. Kararlılık ve sabirla ayni yöne doğru biteviye karıştırılması
işin sirrı. 0 zaman bir yumurta sarısına bir kilo zeytinyağı sığdırmanız mümkün
olabiliyor: Ortaya Mayonez çıkıyor.. Eger şaşırıp da ters yöne dogru bir kez çevirmeye
başlarsanız, işte felaket; mayonez cürüyor ve yumurta sansi bir yana, yag bir
yana ayrılıyor ve ortada mayonez filan kalmıyor. Malzemeyle birlikte onca sabır
ve çaba da boşa gidiyor tabi..
Cumhuriyet'in Anadolu'daki tüm halkları, ulusları
Türklük içinde eritme politikasi da tam bir mayonez imalatını andinyor. Bu eritme/benzeştirme politikasinin sonuçlarına güvenle "Türklügün" bir irkın ismi olmayip Anadoludaki tüm ulusal topluluklann (Kürt, Türk, Laz, Çerkez, Boşnak, Ermeni, Azeri vb..) ortak adi oldugu bir "üst kimlik" oldugu Türklüğün bir "üst kimlik" olduğu söyleniyor. Yani bir nevi karışımın adiymiş Türkiye Türklügü...
Lazlar, ayn bir dilleri, tarihleri, kültürleri ve ülkeleri oldugu
halde; Türklük içinde eritildiklerine, Türklüğün bir unsuru haline geldiklerine
en qok güvenilen ulusal topluluk.
Oysa Lazlar, Balkan göçmeni Bosnak, Pomak, Arnavut ya
da Kafkasya göçmeni (Çerkes, Azeri, Abhaz, halklarının aksine otoktan / yerleşik bir halk. Misak-i Milli, tipki Kürdistan ve Ermenistan'i kismen içerdigi gibi, Pontus ve Lazistan'i ise tamamen içine alıyor..
da Kafkasya göçmeni (Çerkes, Azeri, Abhaz, halklarının aksine otoktan / yerleşik bir halk. Misak-i Milli, tipki Kürdistan ve Ermenistan'i kismen içerdigi gibi, Pontus ve Lazistan'i ise tamamen içine alıyor..
Laz dili ve kültürünün, Türklügün bir alt-kültürü oldugu
veya bu hale getirildigi söylenebilir mi? Resmi ideoloji israrla evet" yaniti veriyor buna. Sempatik şiveleri ve esprili fikralarıyla biraz da "dalga geçilen" Lazlar" çogunlukla kendilerine biçilen bu "alt-kültür" rolünü benimsemiş görünüyorlar.
veya bu hale getirildigi söylenebilir mi? Resmi ideoloji israrla evet" yaniti veriyor buna. Sempatik şiveleri ve esprili fikralarıyla biraz da "dalga geçilen" Lazlar" çogunlukla kendilerine biçilen bu "alt-kültür" rolünü benimsemiş görünüyorlar.
Fakat bu manzaranm bütünüyle gerçegi yansıtmadığını ve
yaniltici olacağınını söyleyebiliriz. Asimilasyon, sonuçları itibariyle mutlak bir süreç degildir. Dünyamizda bugün ulusal dil ve kültürlerin yasamaya basladigi yeni canlanisin Lazlarda da kendi dil, kültür ve tarih miraslarına sahip çikma bilincini geliştirecektir ortadadir. Lazlann, artik daha fazla Pontus katliamının kanli kilici ve Kemal'in fedaisi Topal Osman'la birlikte anilan bir "ortakligi" benimseyeceklerini sanmiyoruz.
yaniltici olacağınını söyleyebiliriz. Asimilasyon, sonuçları itibariyle mutlak bir süreç degildir. Dünyamizda bugün ulusal dil ve kültürlerin yasamaya basladigi yeni canlanisin Lazlarda da kendi dil, kültür ve tarih miraslarına sahip çikma bilincini geliştirecektir ortadadir. Lazlann, artik daha fazla Pontus katliamının kanli kilici ve Kemal'in fedaisi Topal Osman'la birlikte anilan bir "ortakligi" benimseyeceklerini sanmiyoruz.
Zaten resmi ideoloji her firsatta, ulusal isyanları bir türlü söndürülemeyen
Kürtlerin, Lazlar için kötü bir örnek
olduklar ini söyleyip duruyor. "Ýyi de ya Lazlar da isterlerse" bunun bir ifadesi...
olduklar ini söyleyip duruyor. "Ýyi de ya Lazlar da isterlerse" bunun bir ifadesi...
Söz gelimi, son derece mütevazi bir biçimde, kaybolmakta olan Laz
kültürünü sahiplenmeyi amaçlayan bir kisim Laz- Megrel aydınının çikardigi OGNI dergisine ya da Lazca kasetere yönelik tahammülsüzlüğün kaynaginda da bu var. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkesin "Türk"
oldugu iddiası, dünyanin en büyük saçmaligidir. Irkçi-sömürgeci bir söylemdir. Bu
sözün saçmaligi yalnız Kürtler için degil, diger ulusal topluluklar için de
gegerlidir. 70 yillik asimilasyon politikasimn -tarihsel köklerle de
beslenerek- aldigi sonuç, halkların, ulusların varlığını inkara onları yok
saymaya götüremez.
Asimilasyon, kültürleri birbirine benzeştirebilir; dogal
alis-veris ve etkileşim kültürleri birbirine yakınlaştırabilir, bu ayrı bir şeydir.
Fakat hepsinin inkarı adına tek bir "Türk kimligi" savunmak irkçi bir
kabullenmedir.
Kuskusuz Kürdistan sorununun boyutlaro ve içerigi;Lazlardan, Ermenilerden, (Çerkezlerden farklidir. Ama Türkiye'de özellikle sosyalistlerin ve demokratların bütün ulusal topluluklar icin acik yürekli, ilkeli bir tutuma ihtiyaçları var.
Kürtler ve Türkler için ne istiyorsak, Lazlar için de, Abhaziar, Ermeniler,
Rumlar, Çerkezler için de ayni seyleri istemesini bilmeliyiz.
"Ya digerleri de isterlerse" diye hem kendilerine hem başkalarına
"korku" aşilayan hastalara karşi gögsümüzü gere gere, açik bir kafa
ile yapmaliyiz bunu. Paylaşildikça çogalan şeylerden biri sevgi ise, diğeri
ozgürluk'tür…
Ve özgürlüklerin sonuçlan asla
korkunç değildir.
Recep Maraşlı
Jiyana Nû; Sayi: 19, 4-11 Şubat 1995
Jiyana Nû; Sayi: 19, 4-11 Şubat 1995
Yorumlar
Yorum Gönder