Tıpkı “Sari Galin” gibi...
Makale yazari: Recep Marasli Tarih, gün ve saat : 25.
Nisan 2003 04:46:32:
Bir süredir reklamı yapılan “Sarı Gelin Belgeseli”ni
bugün TRT-İnt’de seyrettim.
Aslında Türk resmi tarih tezlerinin hamasi anlatımlarını
seyrederek kendime sinir imtihanı yapmak gibi huylarım yoktur ama ne yalan
söyleyeyim, “Sari Gelin Belgeseli” hakkında yürütülen reklam kampanyası aklımı
çeldi. Acaba Garp Cephesinde yeni bir şey mi var diye merak ettim. Yeni bir
yaklaşım ve ucundan kenarından da olsa bir şeyler söyleme hazırlığı mı acaba
diye düşündüm?
Oturdum TRT-İnt’in karşısına.
Türk cephesinde yeni hiçbir şey yoktu yine.. Yalana,
inkara, gerçekleri tahrif etmeye dayalı bilinen Türk resmi tarih tezleri
tekrarlanıyordu ilk bölümde. Sanmam ki sonrakiler de farklı olsun! Mantık “Soykırım
diye bir şey yoktur, bunların hepsi uydurmadır, biz kardeş kardeş geçinirken
birileri Ermenileri isyana kışkırttı...” diye başlıyor ve “Asıl Türkler soykırıma,
ihanete uğradı” ile devam edip “belgelerin sahte, tanıkların yalancı” olduklarından
çıkılıyor.. Cumhuriyet tarihi boyunca bu konuda Türk resmi tezinin söylemiş
olduğu her söz, sunucu Mesut Mertcan’ın abartılı teatral anlatımı ve belgesel
dizi tekniklerinin kullanılmış olmasından başka hiçbir yenilik taşımıyor.. Ve
birde Irkçı Türk resmi tarih tezlerini yapıp yayan Mim Kemal Öke, Türkkaya
Ataöv gibi akademisyenler de açıklamalar yapıyorlar. Belli ki listeye bir
çokları eklenecek..
“Sarı Gelin Belgeseli”nin nasıl bir inkar ve yoketme
kültürüne dayalı olduğu daha jenerikte kendini ortaya koyuyor. Dizinin
içeriklendiği bütün mesaj, sarı renkle yazılmış bu yazıda özetlenmiş sanki.
“SARI GELİN” yazısını büyük ve sarı harflerle yazmışlar, arka planda da beyaz
gelinliği içinde bir kadın dans ediyor. Alın size “Sarı Gelin”..
Her dinlediğimde yüreğimi yakan bu ezginin “SARI”sının
Türklerin sarı rengiyle bir ilgisi yok halbuki. Onun aslı Ermenice “SARİ” dir
ve “DAÐLI” demektir. “Ser, Sar=Baş, Yüce, Ulu,Dağ, anlamları taşıyor, Sar-i=Dağlı”
oluyor. Türkçeye de geçen “Sarp” yine bu kökenden geliyor, Azizler için kullanılan
Ermenice “Surp” sözcüğü de manevi anlamda “Yüceliği, ululuğu, yüksekliği” anlatıyor
ve aynı kökene dayanıyor; yani dağ’a..
Ermenice bir ismin değiştirilip, bozularak Türkçeye
mal edilmesi, gaspçı, ganimetçi bir mantığın ifadesinden başka bir şey değil..
Toprağını zorla elinden alırsınız, çöreklenirsiniz “Hayır bu topraklar bizim”
dersiniz.. Malını, mülkünü, kültürünü talan edersiniz; “Hayır bu medeniyetler
bizim, onları biz yapmıştık” dersiniz.. İnsanları boyunduruk altına alınsınız,
“Hayır sizin kimliğiniz yok, siz de bize aitsiniz” dersiniz.. Dillerini
yasaklar, bozarsınız “Bu dil de zaten bizim lehçemizdi, biraz bozulmuş “
dersiniz.. Oyunlarını alır “bizim oyunumuz”, ezgilerini alır ”bizim ezgimiz”,
yemeklerini alır “bizim yemeğimiz” dersiniz.. Hasılı üzerine çöreklendiğiniz
herşeyi sahiplenerek, eriterek, sindirerek size ait hale getirmeye çalışırsınız..
Her zaman olmasa da ses benzeşimleri öyle işinize
gelir ki.. Yunanca “doğu” demek olan “anatoli”yi, Bizans coğrafyasının “Doğu
toprakları” demek olan “Anatolia”yı.. “Ana dolu=Anaların dolu olduğu
yer/Anadolu” diye çevirmekten, hatta bunun üzerine “bilimsel tezler” üretmekten
bile çekinmezsiniz.. Bu, yüzlerce yıllık Türk yayılmacılığının, fetihçi,
ganimetçi geleneğinin artık içselleşmiş, kanıksanmış bir geleneğidir.
Kürt diye bir ulus da yoktu, bunlar dağlı Türklerdi.
Türk Üniversiteleri yıllarca bu inkarcı tezi savundu durdu. Kart,Kurt olmuş
kürt olmuş diye aşağıladı. Kürt ulusunun varylığını savunanları “olmadık bir şey
icat ediyorsunuz” (tıpkı Ermeni soykırımı diye birşey yok yok, icat ediyorsunuz
dedikleri gibi) diyerek yıllarca zindanlarda yatırdınız, eziyetler ettiniz.
Þimdi bunları unutup “Kerkük’te yalnız Kürtler değil, Türkmenler de yaşıyor”
diyorsunuz. Hani Kürtler “asıl ve özbeöz Türktüler”, “Türk kavminin en nadide
parçalarıydılar”.. Öyle ise neden Kürtlerin bir parça rahat yüzü görmelerine
“aman bunlar bizim kardeşlerimizdir, Türktürler onları destekliyoruz” diye
sevinmiyorsunuz da “Savaş ilan ederim ha! İşgal ederim ha!” diye tehditler
savuruyorsunuz..
Bunlar inkarcı, çöreklenmeci mantığın batıp çıkmaktan
hiç gocunmadığı, hiç utanmadığı çelişkilerdir.
1915 yılında bu coğrafyada yaşayan ve politik
amaçlarla sistemli olarak yokedilmiş yüzbinlerce insanın trajedisini yok
soymak, inkar etmek de böyledir. Ermeni gelinlerini zorla kapatmak, dilini,
dinini, kültürünü unutturup yoketmek ne idiyse, Ermenice ezgileri bozup bunlar
Türk ezgisidir diye sahiplenmek de aynı şeydir.
Ermenilerin “dağlı gelin”inin “sarartılması” tüm bu
hikayenin simgesel özetidir aslında.
TRT’de yayınlanan “Belge çarpıtma” dizisinin başlangıç
belgesi de “Dağlı Gelin”in sarı harflerle yazılarak Türkleştirilmesi oldu benim
için.
Gelawej.com
Yorumlar
Yorum Gönder