- KDP,YNK ve KADEK\'e İÇ BARIŞ Çağrısı...
- DEHAP’in Desteklenmesi Ne Anlama Geliyor
Bugün Güney Kürdistan’da olup bitenin tam olarak adini koyacak olursak: Güney Kürdistan halki kendi kaderini kendisi tayin etmektedir. Kürdistanli yurtseverlerden, dünyanin demokrat tüm insanlarindan beklenen sey bu olusumu desteklemek, uluslararasi yasal güvencelere kavusturulmasini talep etmek, bölge gericiliklerinin saldirisina karsi da onu savunmaktir.
.....
Kürt muhalefeti acisindan parlamonta secimlerine katilmanin anlami, bu muhalefetin temsil ettigi dinamizmin demokrasi ve özgürlük taleplerinin gücünü göstermek noktasinda kritik bir öneme sahip olmaktadir. (....)Cünkü Blok adina cikacak oylarin bunun bir anket oldugunu bile düsünsek Kürt halki adina özgürlük ve degisim isteklerinin gücünü gösterecegini unutmamaliyiz.
Kürdistan’in her bir parcasindaki bir gelisme ve gerilemenin eni sonu diger parcalari da etkiledigi, her bir parcadaki cözülmenin, kacinilmaz olarak tipki bilesik kaplar örnegi gibi, diger parcalardaki statükoyu da eni sonu sarsacagi aciktir.. Bunun cok iyi farkinda olan sömürgeci devletler diger parcalardaki gelismeler icin de son derece “hassas”tirlar, korku icindedirler. Kürdistan üzerindeki ortak statükonunun jandarmaligini ise TC yapmaktadir.
90’li yillar boyunca Kürdistanin güneyinde “de facto” bir bagimsizlik durumu yasanmaktaydi. Bu fiili durumun kurumlasmasi, güclendirilmesi ve hukuksal güvencelere kavusmasini önlemek icin bölge devletlerinin her türlü provakasyon, kiskirtma ve dayatma yollarina basvurdugu biliniyor.Siyasi örgütler ise gectigimiz süre icinde ne yazik ki cok iyi bir sinav veremediler, cogu kez bölge devletlerini de arkalayarak birbirlerine karsi giristikleri kiyasiya mücadeleler, nice insanimizin yitirilmesine, manevi kayiplara ve yani sira zamanin da bosa harcanmasina neden oldu.. Umuyor ve diliyorum ki bu asamadan sonra Kürdistanin siyasi gücleri daha basiretli ve sorumlu bir tutum alir, bu tarihsel firsati iyi degerlendirirler.
Güney’deki siyasal ve sosyal yapilasmanin, demokrasi eksiklikleri konusunda cok ciddi elestiriler yapmak mümkündür. Ama tüm bu eksiklere, yetersizliklere, yanlislara ragmen Güney Kürdistan halki kendi kendini yönetme kararliligini göstermistir. Güney Kürdistan’daki örgütlerin hicbiri bir yerlerden devsirilmis yapay gücler degildir. 40’li yillardan beri cetin mücadeleler icinden cikip gelmis, toplumsal dayanaklari olan, kitle destegi bulunan ve siyasal mesruiyetini kendi kitlesinden alan örgütlerdir. Yanlislari, eksikleri, olumsuzluklari tartisalim, sinifsal yapilarini ortaya koyalim; demokratik katilimciligin artirilmasi icin mücadele edelim, fakat her tarafi zincirlerle baglanmis bu halkin en azindan bir parcada yakaladigi bir tarihsel durumu uluslararasi hukuksal bir mesruiyet kazanmasi icin de mücadele edelim, tehditlere karsi savunalim.
Emperyalistlerin ve bölge gericiliklerinin Güney Kürdistan üzerine hesaplar yaptiklari dogrudur, hatta siyasi yapilari bu hesaplar icin zorlayacaktlari da aciktir. Bu kusatma ve dayatmalari kirmaya calismak ayri birseydir, fakat Güney Kürdistan’daki ulusal direnisin geldigi asamayi bu komplo teorileriyle yoksaymak bambaska birseydir.
Türkiye Ne Yapmaya Calisiyor?
Barzani ve Talabani’nin anlasmalarindan ve Parlamentonun yeniden acilisindah en cok rahatsiz olan devlet TC’dir. Her zamanki tehdit ve isgal hazirliklari yaninda belli bir panik ve caresizlik icinde olduklari da gözlenmektedir. Aslina bakarsak Türkiye Cumhuriyeti son 10 yil icerisinde tarihinin hicbir döneminde olmadigi kadar Güney Kürdistan da güc sahibi olmustur. İstedigi zaman elini kolunu sallayarak askeri operasyonlar yapip geri cekilebilmektedir. Sinir karakollarini denetlemekte, istihbarat örgütleri tüm Kürdistan’da adeta cirit atmaktadtir. Ekonomik olarak da Güney Kürdistan Türkiye’nin “arka bahcesi” haline gelmistir. Siyasi olarak KDP ve YNK üzerinde her zaman ayni düzeyleri tutturamazsa bile önemli bir baski unsuru olabilmekte, kendi isteklerini dayatabilmektedir. Türkmen unsuruyla oynamakta, bu vesileyle Güneyin islerini simdi ve gelecekte daha cok karisabilme, müdahale edebilmenin zeminlerini yaratmaktadir. PKK’nin strateji degistirmesinden sonra bu örgütün üzerindeki etkisinin artmasiyla TC’nin Güneydeki eli daha da güclenmis durumdadir. Irak sömürgeci otoritesinin cekilmesinin ardindan bu bosluk Güney Kürdistanli siyasi gücler, ABD, batili bazi kurumlar ve TC tarafindan paylasilmistir. TC’nin tüm samatasinin ardinda Güneydeki bu dengenin giderek Türkiye aleyhine bozulma egilimine girmesi yatmaktadir. ABD’nin Saddam yönetimini devirme ve olasi Irak operasyonu sonrasi senaryolarda da neresinden bakarsak bakalim TC’nin Güney Kürdistan’daki payinin azalacagini, bunu büyük ölcüde Kürtlerin, ABD’nin ve kismen de yeni Irak merkezi otoritesbinin dolduracagi gün gibi aciktir. Bu durum İran icin de rahatsizlik veren bir gelismedir. Fakat İran simdilik bu yangina eline sokmayarak, daha büyük zararlara ugrama riskini almak istemiyor gibi görünmektedir.
TC, olasi yeni sekillenmelerde kendi mevcut payini korumayi hatta mümkünse artirmayi ummaktadir. Bunun basinda da Kürtlerin kuzey parcasi icin de emsal teskil edebilecek hukuksal kazanimlarini önlemek geliyor. Ne varki bunu engellemek icin zamanin eski kadar elverisli olmadiginin farkindadilar. Cünkü en kötü haliyle yeni Irak yönetimi 1971 Anayasasinda öngörüldügü gibi “ Irak’in Araplardan ve Kürtlerden olustugunu” kabul eden bir anayasal düzeni temel alabilir. Milletler Cemiyetinin Irakla ilgili aldigi tüm kararlarda Kürt unsurunun yönetimde temsilini tanimis olmasi, Körfez Savasi sonrasinda görev yapan Cekic Güc’le ilgili kararlarda da Kürt halkinin güvenligine yapilan yasal vurgular Güney Kürdistan’daki olusumun “bagimsizlik” olarak taninmasina olanak vermese bile, federatif hatta Konfederatif bir yapi olarak taninmasinin (iki bölgeli iki devletli yapinin) hukuksal dayanaklari mevcuttur.
TC, tüm capacullugunun yanisira 600 yillik imparatorluk deneyiminden gelen bir devlettir. Olasiliklari düsünürken tek bir ata oynamayacagini, tek bir senaryoyla yürümeyecegini, Genelkurmayin kasalarinda bircok alternatif senaryo olmasi muhtemeldir. TC’nin öncelikli hedefi her türlü askeri tehdit, siyasal ekonomik santajlara basvurarak bagimsizlasmanin/özerklesmenin önüne gecmek, olabildigi kadar sinirlandirmaktir. Fakat olmazsa alternatif senaryolardan birinin de güneydeki yapiyi herhangi bir hukuksal bicim icerisinde TC’ye baglamak olabilecegi de uzak bir olasilik degildir. 90’li yillarin baslarinda “federasyonu da tartismaya haziriz” diyen Özal’in kastettigi bu olmalidir.. Fakat bu senaryonun, federasyonun Kuzeye dogru yayilmasi ve sonra da tümüyle kopup gitme riski tasimasi, militarist bürokrasinin gelenekcilerini cok fena korkutmaktadir
Asil önemli olan soru Kürdistanli siyasi güclerin bu tablodan kendileri icin nasil bir yol haritasi cikardiklaridir. Güneyli güclerin kendi aralarinda anlasmalari, herseden önce bölge gericiliklerinin yararlanabilecekleri catlaklari kapatmasi acisindan son derece önemlidir. Ortadoguda kartlarin yeniden dagitilacaginin belli olmasinin Kürtlerin de kendi statülerini degistirebilmek icin yeni manevra imkanlari actigi kusku götürmüyor.
Kürdistanlilar arasinda İC BARISIN saglanmasi bu dönem icin kritik bir önem tasiyor
PKK sürecinden devralinan gerilla güclerinin önemli bir bölümünün halen bu bölgede bulundugu biliniyor. KADEK’in bugün geldigi yer, silahli mücadelenin birakilmis olmasi, devrim degil reform mücadelesinin tercih edilmesi, Güney Kürdistan icin de kritik bir rol oynamaktadir. Türkiye’nin KADEK ile Güneyli örgütler arasindaki celiskileri kasimak, kiskirtmak ve bu ortamda yeni gelismeleri provoke etmek icin yararlanmak istedigi cok aciktir. Keza İran da bu celiskileri kasimakta hic tereddüt etmeyecektir. Bölge gericiliklerinin manevra alanlarini kapatmak icin acilen birseyler yapmak gerekiyor. Bunun tek ve dogru bir yolu olduguna inaniyorum; o da Kürtler arasi İC BARIS’tir. Bu cizgi taktik degil stratejik bir öneme sahip.
KADEK, TC’ye kosulsuz baris eli uzatabiliyorsa, ayni eli Güneyli örgütlere de kolayca uzatabilir, uzatmalidir. KDP ve YNK kendi aralarinda cözebildikleri karmasik sorunlari, KADEK’le de cözebilme yetenegi gösterebilirler, onu bölge gericiliklerine karsi dislamaktan özenle kacinabilirler. Bu baris, özellikle de gerilla güclerinin imhasini/tasfiyesini önleyecek bicimde olabilir. Kuskusuz bu barisin ayrintilarini tanimlamak, öneriler yapmak konusunda bizim buradan söyleyebilecegim seyler cok yerinde olmayabilir.Ama ic barisin temellendirilmesi icin uygunpek cok yol ve yöntem bulunabilir. Bu tarihsel momentte İC BARISI saglama adina yapilacak hicbir özverinin, o barisi yapanlar acisindan bir kayip olmayacagina, tersine tüm Kürdistan halklarinin gelecegi acisinda tarihsel bir önem tasiyacagina eminim.
KDP,YNK ve KADEK arasinda bir barisin insa edilmesi Kuzey Kürdistan’da kitlelerde Güney’de olup bitenlere karsi soguk- önyargili yaklasimin kirilmasi, isbirligi ve dayanismanin yükseltilmesi acisindan da önemlidir. Güney Kürdistan’daki olusuma verilebilecek en anlamli siyasi destegin, böyle bir ic baris ortamina hazirlanmasi ve bunun siyasi calismasinin yürütülmesi olduguna inaniyorum.
Bu, ne KADEK’in veya ne de KDP ve YNK’nin elestirisinden vazgecilmesi, tüm politikalarinin onaylanmasi anlamina gelmiyor. Bu, bölge gericiliklerinin Güneye iliskin provakasyon imkanlarini kisitlamak, özgürlük cephesini güclendirmek demektir. Bu cok kolay olmayabilir ama cok zor, hele hele imkansiz da degildir.
Kürdistan özgürlük mücadelesi tüm Ortadogu icin bir demokrasi dinamigidir
Beri yandan Kuzey Kürdistan’da kendi kimligine ve taleplerine bagliligi ifade eden coskulu kitlesel dinamizmi de asla gözardi etmemek gerekiyor. Ne yazik ki bugün Kürdistan siyasetinde iki tehlikeli yarilma var; bir taraf Güney’deki kazanimlari kücümseme ve gelismeleri hafife alma egilimindedir; diger taraf da Kuzey Kürdistan’daki kitle dinamizmini bir kalemde gözden cikarip atmis gibidir. Hele hele parcalardaki bu demokrasi dinamizmini birbirinin karsisinda görme anlayisi son derece yanlis...
Kuzey Kürdistan’daki kitlesel dinamizmin 15 yildir büyük bedeller ödenerek sürdürülmüs bir silahli özgürlük mücadelesinin ürünü oldugu unutulmamali. Özgürlük mücadelesinin ideolojik, politik ve fiziki olarak sisteme entegre edilmeye calisildigi, teslim alinmaya ugrasildigi acik. Sürec olumlu olumsuz yalpalamalariyla ucu acik bir bicimde devam etmekte... Politik önderliklerin cogusu sistem ici bir rol oynamayi kabul etmis olmalarina ragmen, kitle dinamizmi herkesin hesabini bozacak kadar güclü ve canli bir bicimde akmaktadir.
Bugüne kadar legal politika alanindaki örgütlenmelerimiz, kitle dinamizmini somut politik hedeflere dogru örgütleyebilecek, gelistirebilecek bir performans gösteremediler. Burada kitlesel muhalefete karsi kuskulu ve tedbirli bakisin, kontrol etme endiselerinin belirleyici bir rolü var. Beri yanda Kürt dinamizmini sadece Parlamento yolu icin bir zemin olarak gören siyaset sinifinin anlayisi da barajlayaci bir islev görüyor. Buna TC’nin politik cinayetler, tutuklamalar, tehditler ve her türlü zor yöntemiyle olusturdugu siddet barajini da eklersek bu kitle dinamizminin herseye ragmen bu kadar canli olmasinin degerini daha cok takdir etmek gerekir.
PKK’nin strateji degistirmesinden sonra Kuzey Kürdistan’da legal kitlesel muhalefetin üzerindeki basinc daha da artmistir. Politikanin bu kanalda akmasini zorlayan ic ve dis bircok etken bulunmaktadir. Sömürgecilerin hesabi devrimci dinamizmi bu kanalda bogmaktir. Muhalefetin bir bicimde sisteme entegre edilmesi, ideolojik ve siyasal degerler acisindan asimile edilmesi (Türklestirilmesi) istenmektedir. Devrimci, sosyalist ve demokrasi gücleri acisindan ise amac, sistemin acik biraktigi kanallari kendi krizini derinlestirecek bicimde kitle muhalefetini büyütmek ve taleplerini kabüle zorlamak olmali.
Kürdistan özgürlük mücadelesi kendisini sömürgelestiren tüm devletlere karsi bir demokrasi dinamigidir, Ortadogu’da bir demokrasi öznesidir. Türkiyenin demokratiklesmesinin de, demokratik bir Irak’in yapilasmasinin da, İran ve Suriye icin de Kürt hareketi belirleyici bir etken durumundadir. Bu ülkelerdeki demokrasi güclerini besleyen kitlesel kaynak da yine Kürt dinamizmidir. Bu özelligi nedeniyle bu ülkelerdeki demokrasi güclerinin tartismasiz en iyi partneri ve dayanagi durumundadir. Bu yöndeki imkanlari degerlendirmek, ülkemiz üzerindeki kusatmanin kirilmasi acisindan da alabildigine önemlidir.
Kürdistanlilarin bu ülkelerdeki demokratik rollerini oynarken kendileri icin varolan devrimci taleplerinden vazgecemezler. Böyle bir yanlis onlarin bir demokrasi gücü olmalarini da engeller. Cünkü Kürdistan özgürlük mucadelesini demokrasi öznesi yapan sey, asil olarak onun statükoyu sarsan devrimci istemlerinden kaynaklanir. Kürdistanlilar bu anlamda kendi özgürlük ve bagimsizlik talepleri etrafinda örgütlenip mücadele etmekten vazgectikleri anda kaybederler.
DEHAP’in desteklenmesinin anlami..
Kuzey Kürdistandaki kitlesel dinamizmin legal politikadaki adresi HADEP’tir. Legal siyasi alanda mücadele eden Kürt partilerinin tümünü eksik ve yanlislarina, programlarina yöneltilebilecek cok ciddi elestirilere karsn mesru görüyorum. Ayrica bu kulvarda da cok partililigi savunuyorum. Örnegin HAKPAR yeni kurulmus bir parti olmasina karsin köklü Kürt siyasi birikimini yansitmaktadir. Muhalefeti örgütlemek adina somut proje ve iddiasi olan her akimin yerini almasi bir zenginliktir. Böylece seceneksiz olmanin getirdigi kibirlilikle tek parti kadrolarindaki “ben ne yaparsam kabul edilmek zorunda” gibi dayatmaci anlayislarin önüne gecilebilir. Cok partililik hem kitlenin degisik alternatifleri degerlendirmesinin olanagini verir, hem de partilerin kendi kendilerini denetlemelerini saglar ve yenilemelerinin önünü acar..
Türkiye’de 3 Kasim’da yapilacak Genel Milletvekili secimlerine HADEP’in DEHAP catisi altinda diger bazi sol gruplarla olusturdugu Blok’la birlikte katilacak olmasi bu konuda bir tavir belirlenmesini gündeme getirmistir.
Bu secimler Türkiye siyasetinin IMF politikalarini tam olarak uygulama, AB’ye uyum süreci ve ABD’nin Ortadogu politikalarini dizayn etme noktasinda tikanmasiyla birlikte “kontrollü bir degisim ve uyumu” saglayabilmek amaciyla alelacele sahnelendi. Fakat Türkiye’deki ekonomik ve siyasal kriz böyle danisikli secimlerle cözülemeyecek kadar köklü ve yapisaldir. Nitekim secimin bu krizi asmak bir yana daha da derinlestirecegi daha simdiden belli olmustur.
Parlamento ve secimlerin niteligi üzerine dünden bugüne degisen hicbir sey yoktur. Sömürgeci parlamentonunun Kürdistanlilar acisindan da, emekciler acisindan da hicbir mesruiyeti bulunmamaktadir. Üstelik TC parlamentosunun kurulusundan bugüne kadar asamadigi cok ciddi bir temsil krizi de bulunmaktadir. Siyasi partiler Türkiye’de siyasetin aktörleri degil, figüranlaridir. Politikayi esas olarak tüm kurumlariyla cekip ceviren, yönlendiren güc TSK’dir, militarist bürokratik oligarsidir. O, yalniz siyaseti degil ekonomiyi ve yargiyi cok önemli oranda kontrol ediyor, İdeoloji yapiyor, konsept belirliyor. Bu bakimdan parlamento secimlerine aday olan partiler, oyunun kurallari icinde bile yönetmeye degil, figüran olmaya adaydir.
Kemalizmin bicimlendirdigi yapi cok az degismistir. Türkiye halen 12 Eylül cuntasinin getirdigi hukuksal düzenlemelerle idare edilmekte. Üzerine bir de 28 Subat müdahalesi eklenmistir.TSK’nin güncel politikaya müdahalesi, secimleri katilacak dört önemli partinin genel baskaninin adayligini (Erdogan, Erbakan, Bozlak ve Birdal) Yargitay eliyle bir gün icinde veto ettirecek kadar aciktir. Siyasi Partiler de bu oyunun bilincindedirlerdir ama buna karsi, arkalarindaki kitle destegine ragmen güclü bir protesto yapmayi bile düsünmemektedirler.
Hal böyle olunca kendi siyasi zeminindeki siyasa gücleri bile ancak kolunu kanadini budayarak islevsiz bir parlamontoya almaya razi gelebilen bu sistemin, HADEP gibi partilerin parlamentoya girme olasiligindan ne derece rahatsiz olacagi, bunun tüm yollarini kesmeye calisacagi cok acik. DEP milletvekilleri Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Dogan’in 78 yildir zindanda bulunduklarini, bir kisminin da halen sürgünde yasadigini hatirtlatmak yerinde olur.
Sistemin bu gercekliklerine ragmen; sanki tüm bunlar degismis gibi bir havaya kapilmak son derece yanilgilidir, yanilticidir. O halde Kürt muhalefeti acisindan parlamonta secimlerine katilmanin anlami, bu muhalefetin temsil ettigi dinamizmin demokrasi ve özgürlük taleplerinin gücünü göstermek noktasinda kritik bir öneme sahip olmaktadir. DEHAP veya benzeri partilerin önlerine konan secim barajini, hile ve zorbaliga dayanan diger entrikalari astiktan sonra bile meclise girmelerini Türkiye rejiminin icine sindirmesi cok güc bir olasiliktir. İste bu olasilik onlarin krizini derinlestirdigi ve demokrasi istekleri karsisinda daha cok gerilemelerini sagladigi ölcüde de desteklenmesi, gelistirilmesi gereken bir alternatiftir.
Ben kisisel olarak HADEP’in öncelikle Kürt muhalefeti cephesinin tahkim edilmesiyle ise baslamasinin cok daha dogru olacagini düsünenlerdenim. Savundugum İC BARIS cizgisinin hayata gecirilmesi acisindan HADEP’in Türk soluna acilmadan önce Kürdistan’da birbirinden uzaklasmis, düsmanlasmis toplumsal ve siyasi yapilara acilmasi demokrasi alternatifini daha cok güclendirebilirdi. HAKPAR’la ittifaka girilebilir, hatta kimi isimlerin kendi listelerinden kosulsuz olarak bagimsiz aday olarak gösterilmesi saglanabilirdi. Gecen savas dönemi icerisinde TC yaninda yer alan, ama bir kismiyla da mücadelenin siyasi yanlislarindan dolayi karsi tarafa itilen asiretlerle görüsülebilir, Koruculuk sisteminin Kürtler arasinda kaldirilmasi ve dönüstürülmesi icin bir toplumsal proje hazirlanarak bunun yasal talepleri ortak bicimde savunulabilirdi.
Beri yandan Sol Blok icin yapilan görüsmelerde, daha genis isbirligi saglanabilirdi. Bunun amacinin sistemin kendi actigi kanallari zorlamak oldugu belli oldugu icin, söylemler bazinda yapilacak spekülasyonlara cok fazla takilinmayabilirdi. Bugünkü gibi ortak bir program yerine, her partinin program ve ilkelerini özgürce savunacagi ama ortak listelere oy verecegi bir anlayis herkes icin daha rahatlatici olurdu.
DEHAP listelerine baktigimizda ise oldukca özensiz hazirlandigi, merkeziyetci bir anlayisi yansittigi, bölgede calisan ve güc veren kitlelerin istemlerini pek fazla dikkate almadigi görülüyor. Keza Parti icin calismalarda acik ve legal bir partide olmasi gereken, katilimci demokratik bir yapilasma yerine, bürokratik merkeziyetci bir isleyis bulunmasinin da dinamizmi körelttigini söyleyebiliriz. Yasalarla belirli sinirlari bulunmasina regmen söylemlerde ve istemlerdeki siyasi asimilasyon, gerileme rahatsiz edici boyutlardadir. Örnegin bir adaylar kalkip amaclarinin “Atatürk’ün cagdas uygarlik düzeyini yakalamak” oldugunu söyleyebiliyorlar. Bu sözü duyan Kürdistanlilari bir yana birakilim, Türkiye’nin 80 yillik gercegini bilen siradan Türk insanini bile kacirmaya yetecegini görmek icin kahin olmaya gerek yok. Kemalizm söylemi temsil edilen Kürdistanli dinamizmin özüne de düsüncesine de terstir. Fakat bugün politika öyle bir noktadadir ki, kitleler söylemlere fazla takilmaktan cok sembollerle ifade edilen degerlere yöneliyorlar. HADEP veya DEHAP onlar icin kendi özgürlük taleplerinin ifade edildigi bir alandir. Öfkelerinin ve umutlarinin dile getirildigi bir alan.
DEHAP siyasi kadrolarinin rolü burada belirleyici bir rol oynuyor. Cünkü sistem bu siyasi kadrolara, özgürlük dinamizmini kendi adlarina barajlamalarini, manipüle etmelerini, oyalamalari rolünü bicmekte, dayatmaktadir. Sik sik bu partinin kadrolarini kendi tabanlarinin radikalizmini törpülemek konusunda uyarmakta ve yaklasimini buna göre ayarlamaktadir.
Bugünkü secim konseptine gelince, benim görüsüm: Birincisi; bir yandan kitlelerin parlamonto ve secimler konusunda yaniltilmasina yönelik söylemleri kirmayla calismak ki kitlelerin kendi deneyimlerinden hareketle esasen böyle bir yanilgi icinde olmadiklarini, ama siyasi kadrolarin kendi kendilerine böyle bir havaya yarattiklarini söyleyebilirim
İkincisi; Blok olarak secimlere giren DEHAP’in desteklenmesidir. Cünkü bu partinin alacagi oy orani siyaset bilimi acisindan Kürtlerin kendi kimlikleri ve siyasal istemlerine bagliligin bir ifadesi olarak okunacaktir. Bu ifadenin baraji zorlayacak kadar güclü olmasi, sistemi sarsabilecek bir deprem etkisi yaratir, demokrasi güclerinin özgüven kazanmalari ve seslerini daha cok yükseltmelerine neden olur, zaten siyasi kriz icinde olan Türkiye rejiminin özgürlük ve demokrasi talepleri karsisinda daha cok geri adim atmasini saglar.
DEHAP’in programindan, cizgisinden rahatsiz olan ve hatta kendisine cok yabanci bulan Kürdistanli demokrat ve yurtseverler, secim calismalarinda DEHAP ve Sol Blok’un ciddi bir elestirisini yapabilir, yapilmalidir da. Yanlis söylem ve politik anlayislarin kitleler nezdinde tartisilmasi yararlidir. Son tahlilde de bu kosullara karsin yi ne de, DEHAP’a oy verilmesi cagrisi yapilmali. Cünkü Blok adina cikacak oylarin bunun bir anket oldugunu bile düsünsek Kürt halki adina özgürlük ve degisim isteklerinin gücünü gösterecegini unutmamaliyiz.
Recep Marasli
|
Gelawej.com
Yorumlar
Yorum Gönder